bugün

üçüncü sayfa

1999 yapımı zeki demirkubuz filmi.

demirkbuz'un masumiyet'ten sonra senaryo ve yönetmenliğini yaptığı ilk film olmasıyla diğerlerine göre daha dikkat çekici. bunun için masumiyet ile karşılaştırılabilir. fakat masumiyet'in yerini hiç bir filmin alamayacağını bilirtmiştim. elbette bu kişisel görüşümdür.

konu olarak, gazetelerin üçüncü sayfalarında görmeye alıştığımız, hatta bu alışkanlık sebebiyle artık ne yazdığına bile bakmadığımız güncel olaylardan bir kesit seçmiş yönetmen. üçüncü sayfa haberlerindeki cinayetlerin perde arkasının ne kadar karmaşık olduğunu gözler önüne seriyor bu film. bir adam işlediği cinayetin arkasında olan bitenden habersiz, birilerine iyilik yaparken (cinayet iyilik değildir evet ama filmdeki karakterler açısından iyi bir durum) diğer yandan farklı olayların içine düşüyor. iç içe geçmiş aldatma halkaları aslında herkesin boynuna geçirilen görünmez bir ip oluyor. zaten filmin sonunda da, isa (ruhi sarı) intihar ederek bu yükten kutulmak istiyor.

demirkubuz filmlerinin sonlarındaki muallaklık bu filmde yok. hangi karakter ne durumda anlaşılıyor. bu açıdan değerlendirilirse demirkubuz için tek tip yönetmen demek doğru olmaz. alıştığımız açılan kapı ve eski türk filmi görüntü ve seslendirmeleri yine filmde sıkça kullanılmış. demirkubuz'un filmlerinin neredeyse tamamını izleyen biri olarak, bi' yerden eski türk filmi sesleri duysam hemen demirkubuz'un bir filminin izlendiği sanrısına kapıldığım oluyor. bunun yanında demirkubuz filmlerine has bir özellik olan, hayat hikayesi anlatımı da söz konusu. başrollerden biri diğerine mutlaka hayat hikayesini anlatır ve bu şekilde izleyici sebepleri de anlar. bu duruma da demirkubuz klasiği diyebiliriz.

oyuncuların başarısı sözle ifade edilecek gibi değil. özellikle meryem karakterinde gördüğümüz başak köklükaya', isa'nın evindeki isyan sahnesi o kadar gerçekçiydi ki, kadın kendine vururken vücudunda kızarıklıklar oluştu. işte bir filmi etkileyici yapan bu detaylardır. film o kadar gerçek ya da gerçeğe yakın ki, gerçek bir olay örgüsü gözünüzün önünden geçiyor gibi hissediyorsunuz. başak köklükaya'nın yine itiraf filmindeki oyunculuğu da bu şekilde adlandırılabilir.

son olarak, filmde hikaye ve kurgu öylesine iyi oturtulmuş ki, izleyebilseydi, o çok sevdiği fyodor mihailovic dostoyevski, zeki demirkubuz'u kıskanırdı.

(8/10)