bugün

eski sevgiliye şikayetname yazmak

malumdur fuzuli, sultan süleyman'ın tahsis ettiği maaşı alamayınca bağdat'tan istanbul'a gider ama muhafızlar onu saray kapısından sokmazlar. ne yapsın üzülen fuzuli'nin elinden hiç bir şey gelmez o da tek silahı olan kaleme sarılır. böylelikle şikayatnâme vücuda gelir...

işte hikayemiz böyle. şikayetnâme biçare ve sitem doludur. olacak budur ki gün olur devran döner fuzuli olur meftuni, sultan süleyman olur sevgili, maaş olur sevgi, muhafızlar olur onun çevresindekiler.. meftuni'nin elinden bir şey gelmez ve sarılır kaleme;

Selâm verdim, adam değildir deyü almadılar. Hüküm gösterdim, yararsızdır deyü mültefik olmadılar. Gerçi görünüşte sözde itaat gösterdiler, amma hal diliyle bütün sorularıma cevap verdiler:
dedim: -ey insanlar! Bu ne yanlış iş ve niçin böyledir?
Dediler: -her zaman bizim âdetimiz budur.
Dedim: -ben sizlere ne yaptım? ben sizlere ne ettim de bana bu zulmü uygun gördünüz?
Dediler: - ey zavallı! bizler sana bir şey etmedik. sen kendin ettin kendin buldun.
Dedim: -bana gösterin sevdiğimi.
Dediler: -zevâiddir, yapılması mümkün olmaz.
Dedim: -böyle sevgili istemeden ayrılır mı?
Dediler: -hiç olacağı yoktur bu işin. zira sevgili artık senin sevgilin değildir bilmez misin?
Dedim: -bilirim ama onu görmek isterim.
Dediler: -bu uygun olmaz.
Dedim: -hakir görmeyin beni. sizden iyi bilirim adetleri ve örfleri ama ben sadece görmek isterim. bir kaç masum cümle için.
Dediler: -bu böyle olmaz. geldiğin yöne geri dön ve ilerle.
Dedim: - ne için ısrar edersiniz böyle?
Dediler: -evlenmiş zatı görüp ne yapacaksın?

Gördüm ki, soruma yanıttan başka nesne vermezler ve seni benden esirgerler. bende biliyordum senin başkasıyla izdivaç kurduğunu amma kaçtığını bilmezdim. ister istemez uğraşmayı bıraktım, yaşlı ve yoksun olarak yalnızlık köşeme çekildim.