ben anne değilim. o yüzden acınızı anlıyorum gibi iddialı bir cümle kurmayacağım, anlayamam. sadece acınızı hissetmeye ve yasınızı paylaşmaya çabalıyorum. o yüzden bu mektubu yazmadan evvel günlerce kalbim daraldı. oğullarınızın ruhuna yasin okuyup biraz olsun feraha erdikten sonra ancak size hitap edebilecek gücü bulabildim. bu satırları da önce allahın sonra da sizin merhametinize sığınarak yazıyorum.
oğlunuz gibi binlerce evladın daha öldürülmesine engel olabilecek hayati bir süreç yaşıyoruz. demokratik açılım ya da toplumsal barış gibi büyük laflar ediliyor ama sanırım bu büyük lafların hiçbiri aslında size dokunmuyor. hakikatte olan ise şu: oğullarınızı, başından beri size hakkında yalan söylenen bir savaşta kaybettiniz. üstelik size yalan söyleyenler, yaptıkları zulümlerle bu savaşın başlamasını sağlayanlardı. kabul edilmesi en zor olan da bu olsa gerek.
üstelik bu kirli savaşın müsebbipleri, kuranî şehitlik makamını bile kendi zulümlerini haklılaştırmak ve devam ettirmek için kullanmaktan dahi çekinmedi. kullanmak diyorum zira mezkûr müsebbipler, yine kuranî bir emir olan başörtüsünü takan kadınları aşağılamak, hayatın içinden kovmak ve onlara revâ görülen her türlü zulmün teminatı olduklarını ilan etmekten de çekinmeyen kalbi mühürlü insanlar. ülke müslümanlarına otoriter laiklik anlayışı çerçevesinde ne mutlu laikim diyene dedirtmeye çalışanların şehitlik makamının yüceliğini ağızlarına almaları eminim sizin de kanınıza dokunuyordur.
kalbi mühürlenmiş müsebbiplerin siyasi temsilcileri ise şehitlik makamının anlamından bile bihaber olduklarından şehitlerimizin kemikleri sızlıyor diyebiliyorlar. halbuki, kuranî hakikate sözde değil özde bağlı olanlar bilir ki: allahın yolunda öldürülenlere ölüler demeyin; hayır onlar diridirler fakat siz anlayamazsınız.
bu yüzden bilin ki oğlunuz boş yere şehit olmadı. ne dünyevi bir paye oğlunuzun eriştiği makama karşılık gelebilir ne de dünyevi bir hadise bu makamı onların elinden alabilir. bu noktada, belki de hiç haddim olmayarak, sadece hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi üzerime vazife bilerek oğlunuzun diri olduğunu müjdeleyen kurandan bir ayet daha hatırlatmak isterim: kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı allaha aittir. doğrusu o, zalimleri sevmez.
evet, keşke müsebbiplerin zulmüne karşılık kimse eline silah almamış olsaydı ve bu kanlı 25 yılı yaşamamış olsaydık, ama yaşadık. şimdi ise barışmak isteyenler, barışın tesisi için silah bırakanlar var. silah bırakmak artık kimse ölmesin demektir. bu davranışın kendisini teşvik etmek gerekmez mi? halbuki silah bırakanların yurtlarına döndüğü gün ordumuz kandile bomba yağdırdı. üstelik hâlen operasyonlarına devam ediyor. bu savaşkan tutum sadece daha fazla annenin yüreğine ateş düşürmeye yaramaz mı? sizce de bu ihtimale karşı durmanın ve annelerin gözyaşlarını dindirmenin vakti gelmedi mi? oğlum sağ olsun demek vatan sağ olsun demekten daha az şerefli bir tutum mudur?
i̇nanıyorum ki muhtaç olduğumuz kudret oğlunu kaybeden siz annelerin merhamet duygusunda mevcut. merhametiniz hepimizin yaralarına merhem olabilir. zira amcasını öldürüp iç organlarını deşen vahşiyi affedecek kadar merhamet sahibi olan efendimiz bile allahın merhametini anlatmak için annelerin evlatları için olan merhametini örnek göstermiştir. çünkü annelere haiz olan merhamet, hiçbir insan tekinde mevcut değildir. o yüzden evlatlarına sizin kadar merhametle yaklaşan diğer annelerin de sizinle aynı ağır imtihanı yüklenmemesi için, şehitliğin anlamını dahi bilmeyen zalimlerin değirmenine su taşımamak için ve en önemlisi bağışlamayı öven allahın rızası için barışa vesile olabilecek bu süreçte daha merhametli davranmanızı rica ediyorum.
bu savaşı, zorla içine çekilene kadar eline silah almamış olan gençler istemedi, hâlâ da istemiyorlar. savaşın sürmesini isteyenler, başlatanlarla aynı kişiler zira savaşın bitmesi ile statü ve güç kaybedecekler. kendi iktidarları için gencecik insanları kurban etmekten çekinmeyenlerin, evlatlarınız üzerinden siyaset yapmasına en çok da hâlâ diri olan ve tüm bu hengâmeyi izleyen oğullarınızın hatırı için izin vermemeniz gerekmez mi?
her işe esirgeyen ve bağışlayan allahın adıyla başlayıp, ondan esirgenme ve bağışlanma bekleyenler olarak bu ülkenin sizin başka gençleri esirgemenize ve kin bilediklerinizi bağışlamanıza ihtiyacı var. sizler içinizdeki fıtri merhamet duygusuna sahip çıktıkça, esirgeyip bağışladıkça, savaşın biteceğine dair ümidimiz yeşerecek. sezai karakoçun dediği gibi: senden ümit kesmem/ kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır.