saray denince akla ne gelir? şaşaa, partiler, balolar, soylu insanlar, zerafet, letafet, şatafat, zenginlik, bolluk vs. gelir hemencecik. benim de aklıma tam olarak bunlar gelmişti, birkaç sene önce hani şu e-5'in hemen cephesinde çağlayan meydanındaki lise yerine yapılan ve avrupanın en büyüğü olduğu söylenen adalet sarayı ile daha iki gün önce kartalda denk geldiğim bu sefer de dünyanın en büyüğü olarak lanse edilen adalet sarayı inşaatını görünce.
vay be dedim kendime otobüsteyken, ne kadar da zengin bir toplumuz, en büyük, en kocaman adalet saraylarını o güzelim şehr-i istanbul'un iki yakasına da kondurabiliyoruz, kendimizle ne kadar övünç duysak, ne kadar kıvansak, msn iletilerimize we have the biggest justice places (palaces?) all over the world yazsak az diye düşündüm. sonra da kemal sunal'ın hani şu yıllarca bir davanın çözülememesini konu alan davacı filmi geldi aklıma gülümsedim.
ne yazık ki, gülümsemem çok uzun süreli olamadı, aklıma yıllardır gündemden bir türlü düşmeyen bir haber olmaktan öte gidemeyen mevzular geldi apansız, tuzla'daki ölümler, fail-i meçhul cinayetler, münevver karabulut mevzusunun paparazziye dönüşmesi, avrupa insan hakları mahkemesindeki onlarca dava, güneydoğu'daki bilindik mevzular...
adalet? saray? adalet sarayı? uyutuluyoruz efendiler.
...
yaşasın demokratik hukuk devleti, daha da bir yaşasın dünyanın en büyük adalet saraylarımız!!!