bugün

cem dizdar

konyaspor maçında başında geçen olayları eğlenceli bir uslupla anlatan yazar.

Çarşı cinlere de karşı
Maç başladı ve daha üçüncü dakikada Burak, el kol yardımıyla golü atınca ortalık yıkıldı önce ve ardından stadyumdaki büyük-küçük, kadın-erkek, şişman-zayıf, herkesin katıldığı anlaşılmaz bir ayin başladı; "Yallah cinler yallah, kış kış cinler kış kış."

Maça elbette tuttuğumuz takımın gol ya da gollerini izlemeye gidiyoruz ama bazen tribünde olanlar sahada olanların önüne geçiyor. Yani 'esas oyun' bazen tribünde oynanıyor ve kendinizi oyunun baş aktörlerinden biri olarak buluyorsunuz. Hele ki Beşiktaş taraftarıysanız...

Bir sezon içinde bu rolü o kadar çok yaşamak zorunda kalıyorsunuz ki, bazen maç bitiminde bitkin düşüyor, meyhaneye yürüyecek mecaliniz kalmıyor. Çünkü, memleketin en yaratıcı en agresif taraftarının arasında geçiyor en az bir saatiniz.

Konya maçı için kapalının üst yeni açık tarafındaki yerimizi aldığımızda bizim bölüme takılan Mahir Duman, yerel ve global sorunları şimdiye dek es geçmeyen Çarşı'nın bu kez kozmik alemde yapılan bir haksızlığa karşı çıkmak için kolları sıvadığını ve bunun için bir protesto pankartının -daha doğrusu çarşafın- alelacele hazırlandığını söyledi.

Daha önce Pascal Nouma için "Hepimiz zenciyiz", Fenerbahçe stadında geldiği 'sınıf' itibariyle aşağılanmaya çalışılan Rıza Çalımbay için "Hepimiz kapıcıyız", "Hepimiz emekçiyiz" pankartları açan Çarşı, bu kez çocukluğumuzdan bu yana 9 gezegen olarak bellediğimiz alemden, hızla alınan bir kararla çıkartılan "Plüton" için sıvamıştı kolları. Kocaman bir çarşafa kırmızı gölgeli siyah sprey boyayla yazdıkları "Hepimiz Plütonuz" pankartı çekildi tribüne. Böylece sahipsiz kaldığını, kendi sisteminden insanoğlunun acımasız bir kararıyla kovulduğunu düşünen 'Plüton'un, hani klasik bir klişe ile ifade edilirse, sessiz çığlığının sesi oldu Çarşı tribünde.

"ORMANI YAKANIN...."

"Plüton" destekçileri işlerini yaparken bu kez memleket meselelerine el atan bir başka grup kapalıyı ayağa kaldırıyordu. Onların meselesi Müslüm Gürses'in 'benim meselem'i gibi ağır bir meseleydi. Birden patladı slogan, "Ormanı yakanın anasını ......". Hiç düşünümeden katıldı büyük kalabalık slogana. Bir selam da Bodrum, Kaş dağlarında kül olan sarı çamlara, ladinlere, sedirlere, makilere, kaplumbağalara, domuzlara, kurda kuşa gitti inönü'den.

"YALLAH CiNLER YALLAH, KIŞ KIŞ CiNLER KIŞ KIŞ"

Maç başladı ve daha üçüncü dakikada Burak, el kol yardımıyla golü atınca ortalık yıkıldı önce ve ardından stadyumdaki büyük-küçük, kadın-erkek, şişman-zayıf, herkesin katıldığı anlaşılmaz bir ayin başladı; "Yallah cinler yallah, kış kış cinler kış kış." Stattaki 20 binden fazla insan elleriyle statın dışına doğru "kış kış" işareti yapıyor, ruh temizliyordu.

Önceki sezon Fenerbahçe Stadı'nda büyü yapıldığı yönünde çıkan haberleri hatırlarsınız, bu da hepimizin katıldığı 'tersten bir büyü'ydü. 101. yıldaki o meşum Samsunspor maçında stata giren 'cinler' nedeniyle takımın iki yakasının bir araya gelmediğini düşünen hepimiz, Beşiktaş'ın her golünde 'cin çıkarıyorduk' stattan. Tabii bu ayini, aydınlanma geleneğinden gelen bir Batılı arkadaşa izah etmek tahmin edersiniz gayet zor. Adamın şaşkınlığını gözünüzün önüne bir getirin ama şu da var ki; kim ne derse desin stadyumda yapılan büyü (tribün ağzıyla söylersek totem) kesinlikle işe yarar, tecrübeyle sabittir!

Maça gelince ben hakem hataları üzerine konuşmaktan öteden beri nefret eden biriyimdir. Hakem de hayatta hepimizin yaptığı kadar hata yapar diye düşünürüm ezelden beri. Bu maçta, Zafer Önder ipek'in maçın ikinci devresinde Konyalı oyunculara, haklı ya da haksız çıkarttığı sarı kartlar belirledi sonucu. Direnci kırılan Konyaspor, Aykut Kocaman'ın takımın hocası olduğu dönemde santrfor oynattığı ve benim de pek beğendim iri kıyım stoperleri Tayfun da atılınca iyice düştü oyundan. Bunun üzerine o ana kadar pek de varlık gösteremeyen Beşiktaş orta sahası fink atmaya başladı çayırda. Bir de Ricardinho girince ve bir iki şık hareket de yapınca ve de Delgado'nun yükünü biraz alınca, son 15 dakikada da olsa ortaya izlenesi bir maç çıktı. Gol olmadı ama, şık ve nefes açan hareketler izledik tribünden.

Ve hakem son düdüğü çalınca bu aralar internetin hit parçalarından biri olan "Fener için opera" başladı tribünde. Hani şu, uzun saçlı operacı bir genç, muhtemelen Hasbi'nin üst katında çıktığı masadan üç kelimelik galiz küfürlü bir şarkı söylüyor ve bütün meyhane ona eşlik ediyor ya, işte o...

AL SANA SLOGAN: "FiNÜKÜLER"

O şarkı eşliğinde çıkıp inönü'den Taksim Beyoğlu Ocakbaşı'na doğru yollandık. Kimimiz Ritz Carlton tarafındaki yokuşu, kimimiz Dolmabahçe Parkı'ndaki taşlık tırmanışı tercih ederken Hayati Kurt, Feridun Düzağaç, Mahir Duman ve benim olduğum müfreze Hayati'nin aklına uyup yeni açılan "Kabataş-Taksim Finüküler Sistem"i seçtik. işte orada belki de hayatınızda duyabileceğiniz en absürd slogana ve memleketin en yaratıcı mini taraftar grubuna denk geldik. iki kız üç erkekten oluşan topluluk "finükeler... finüküler... finüküler fi-ni-kü-leeer" diye saçma sapan bir tezahüratı dakikalarca sürdürürken, hepimize aslında tribünde kimlerle yan yana durduğumuzu da hatırlatarak, "akıllı olmamız ve tezahüratlara eşlik etmemiz" konusundaki uyarı görevlerini de yapmış oldular.

Taksim'de indik, yürüyüp Beyoğlu Ocakbaşına çöktük ve Fenerbahçeli çalışanlar Hüseyin, Abit ve Mehmet'in yüzüne hafifçe gülümseyerek rakımızı yudumladık.

http://www.ntvspor.net/pages/2907.asp