bugün

sevgilinin babası ile tanışmak

aşırı derecede stres yapan, insanı sinir harbine sürükleyen olaydır.

tanışma olayına kadar her şey harikadır. sevgiliniz size babasının çok koyu galatasaraylı olduğunu söyler. ehiiiii 6 çektik aşkım falan diye dalgaya alınır. bu da yetmez fanatik galatasaraylı sevgili kişisi fenerbahçeli yapılmak adına fenerium'dan alınan formalar, atkılar, t-shirtler hediye edilir. tabi tanışma esnasında bütün bunların burnunuzdan geleceği bilinmemektedir.

bundan 4 yıl önce sevgilimin yanına gittim. arada kilometreler olan ilişkilerden hani. Allah var gittiğim gün sevgilimin annesi aradı, "oğlum hoşgeldin, nasılsın" gibi çok misafirperver sorular sorduktan sonra bana şu soruyu sordu: "şimdi biz kızımıza sonsuz güveniriz, o yüzden az çok senin de nasıl biri olduğunu tahmin edebiliyoruz. o kadar uzun yoldan geldin, yarın akşam bize yemeğe gelirsen çok seviniriz. kızımın sevgilisi olarak değil arkadaşı olarak gelsende sana bu teklifi yapacaktık biz. sonuçta o kadar yol teptin..." gibisinden cümleler ile beni yemeğe davet etti.

şimdi bilader ben anadolu çocuğuyum, birincisi böyle bir aile ile karşılaşınca aklıma ilk şu ihtimaller geldi:

+ beni eve atacaklar, babası öldürene kadar dövecek, bir daha kızıma bulaşma diyecek.

+ benimle tanışma bahanesi ile kızlarına beni kötüleyecekler, bu kayserili bundan bir cacık olmaz lafları ile ilişkiyi ayrılığa sürükleyecekler.

+ üstüme yüklenecekler, her yönden sıkıştıracaklar, sizler hakkında muhafazakar diyorlar bizim ailemize ters bunlar, kızımızdan ayrıl mesajları çakılacak.

+ ben eve gelmeden önce tuvalete birisi cumhuriyet sucuğunu bırakacak, ben ellerimi yıkamaya girdikten sonra baba tuvalete girecek, tuvaletede nasıl kalın bırakmışın babayiğit, cinsel tercihlerin hangi yönde senin diye soracak.

+ yüzyıllık bir terlik ayağıma verilip ayağı kokuyor süsü verilip kızlarını benden soğutacaklar.

+ ben içeride otururken ayakkabılarım saklanacak, aaa ayakkabın çalınmış süsü verilecek.

+ oğlum taa kayserilerden geliyorsun pastırmamızıda şimdi getirseydin, yemekte yerdik diyerek pastırmasız gelen misafir göt edilecek.

son olarak da şu ihtimal geldi:

+ gerçekten o kadar yolu tepip gelmeme karşılık bir nezaket yemeği yenilecek ve tanışılacak.

bu ihtimaller arasında gidip gelirken beklenen an gelir çatar. bilinmez şehrin bilinmez pastanelerinden birinden tatlı alınır, bilinmez bir çiçekçiden çiçek alınır, en masum gülümseme ile gidilir.

kapıyı açarlar. içeri girersiniz. ilk bomba orada gelir ve yukarıda sayılı olan bütün kötü ihtimallerin yakıcı sıcaklığı içinizde hissedilmeye başlanır.

sevgilinin annesi: hoşgeldin oğlum. kızım terlik ver vendettaya.
sevgili: ordan bir terlik al vendetta.
vendetta: ( lahnnnnn neler oluyor lannn? terlik nerede ne terliği? nasıl bir kumpasa geldim lan? biri elimdeki tatlıları alsın. kalp krizi geçiriyor ayağına mı yatayım?) tam bu düşünceler kafadan geçerken sevgilinin annesi içinizi soğutan cümleleri kurar:

sevgilinin annesi: aaaa kızım ayıp. ilk defa eve gelen biri nereden bilsin terliğin yerini. sen versene.

akabinde terliklerim verilir. (hafiften yere eğilinir, ohh kokmuyor valla) el yıkamak için lavaboya gidilir. siz tam lavaboya doğru giderken sevgilinin annesi banyoya temiz havlu koyar. içeri girer kapıyı kilitlersiniz. ilk olarak klozet'in içine bakarsınız. içinde sıçık yoktur, iyiden iyiye rahatlarsınız.

lavabodan çıkar, sevgilinin annesi ve kardeşi ile el sıkışırsınız. sizi salona oturturlar. siz kız isteme pozisyonunda tırsa tırsa otururken içeriden sesler gelmeye başlar. birisi salona doğru yürümektedir, ama her adımında yer sarsılmaktadır. akabinde içeriye sevgilinin babası girer ki sözlük yazarları ne baba. baba kelimesi böyle bir insan görülüp söylenmiştir. zira gelen kişi 2 metre boyutlarında 140 kilo civarlarındadır. baba kelimesinin tarihçesini de öğrenirsiniz böylece.

gözlerini size dikmiş bir vaziyette gelirken yavaş yavaş ayağa kalkarsınız. sevgilinin babası elinizi sıkar "hoşgeldin oğlum" der ve sizi öpmek için neredeyse diz çöker. evet evet neredeyse diz çöker zira ben 1,68 boylarındayım.

tekli koltuklardan birisine sevgilinin babası oturur. televizyonu açar. o sırada diş ile dudak arasında konuşması ile şu diyaloglar gelişir:

sevgilinin babası: nasılsın?
vendetta: teşekkür ederim efendim, siz nasılsınız?
s.b: teşekkürler. kayseriden mi geldin sen?
v: evet.
s.b: benim bilader orada askerliğini yapmıştı. geldim oraya bir kez.
v: aa ne güzel. nerede yapmıştı askerliğini? ( Allahım ne olur zinciderede yapmamış olsun)
s.b: zincidere diye bir yerde. pek rahat değildi ama.
v: (gluk)

ondan sonra gözler televizyona döner. televizyonda haberler vardır. haberlerde fenerbahçe maçını izlerken kalp krizi geçirip vefat eden bir gencin hikayesi anlatılmaktadır. uzun süredir sessizliğini koruyan sevgilinin babası sessizliği bozar:

s.b: zaten bu fenerbahçelilerin hep bir ölme ihtimali vardır.
v: (boku yedik olum) nasıl yani?
s.b: ya maçı izlerken kazanamadıklarına üzülür ölürler bu gencecik yavru gibi, ya da koyu galatasaraylı bir babanın, koyu galatasaraylı bir kızını fenerbahçeli yapmaya çalışırlar ondan ölürler.
v: (bu ne mükemmel ayardır vesselam, çayda koyayım mı) ehi, sempatiklik adına yapıyordur onlar efendim.
s.b: sen hiç sempatiklik adına ölen bir insan gördün mü vendetta?
v: hayır efendim.
s.b: üzülme, bir ilk olabilirsin. (ayar x 2)

gül be adam gül, bunları espri niyetinde söylemiş ol düşünceleri ile, bütün ev ahalisi sofraya davet edilir. yemekte balık vardır. balık elle yenen bir yemek olduğundan (en azından ben öyle yediğimden) olum bunu çatal bıçakla ne şekil mundar edecem şimdi diye düşünülmeye başlanır. tam o sırada balıktan bir parça kesilir. ağıza doğru götürülürken sevgilinin annesi şunu söyler:

s.a: oğlum balık elle yenir. çekinme utanma. siz kayseride nasıl yiyorsunuz?
v: (oh bee diyerek balık ağıza atılır. bir kez çiğnenir) bizde kayseride elleğğğğmnskm yy-e-r-iz.

tam bu elle yeriz deme anında balıktan damağa dik açı ile kılıç saplanır. evet evet kılıç, çünkü hiç bir kılçık bu kadar keskin olamaz.

normalde başınıza gelmeyecek bir sürü olay sizi bulmuştur. bundan sonra yemek olaysız atlatılır, kahveler sorunsuz içilir ve o evden çıkılır.

(bkz: mezgitin kilosu 7 lira)
(bkz: tatlının kilosu 13 lira)
(bkz: bir demet çiçek 20 lira)
(bkz: o evden çıkmanın verdiği huzur)
(bkz: paha biçilemez)