bugün

kadın erkek eşitsizliği

kadın erkek eşitsizliğinin erkeğin kadından üstün olması şeklinde yorumlanmıştır her zaman. bir elmanın iki yarısı olmayı, birinin diğerinin eksiklerini tamamlarken birbirinden bu kadar farklı iki varlığı kıyaslamanın anlamsızlığını fark edememek açıkça cahilliktir.
bir de bunu islamiyete atfedenler var ki deliriyorum, kuran-kerim'i anlamadan yorumlamak başlı başına zavallılıktır. öncelikle şeriatı iran'dan, şuradan buradan anlamaya çalışacak olursak rusya'daki yürümemiş komünizmle ideal komünizmi aynı almamız gerekir ki rusya komünizminin ideal komünizm ile ilgili olmadığını anlamamız gerekir. ben iran'daki sistemi değil islamın şeriatını bilirim. islamda kadın ve erkek birbirinden ayrıdır kadının yeri evidir ve onun görevi çocuklarına bakmaktır. bunu feminizm yargılasa da kadınların iş hayatında yaşadığı sıkıntıları ve kadın ve erkek arasındaki fiziksel güç farkını düşünecek olursak kadından çok erkeğin iş hayatında olması gerektiğini anlayabiliriz. ayrıca kadınlar kendi yetenekleri dahilinde çocuklarını ihmal etmeyecek şekilde iş sahibi olabilirler. hatta isterse erkek değil kadın da çalışabilir buna dair bir kanun yoktur fakat işin geneli erkeğin çalışmasıdır.

islâm hukûkunda erkeklerin vâkıf olamayacağı ve tamamen kadınların ilgi sahası olan doğum, bekâret, emzirme ve aybaşı gibi kadınlara mahsûs hallerde, erkeğin değil, sadece kadının hattâ tek kadının şâhidliği yeterlidir. bu gibi konulara, kadınların çokça şâhid olmaları ve erkeklerden fazla gözlem ve tecrübelere sahip bulunmaları sebebiyle, tek kadının şâhidliği bile geçerli sayılmıştır. hattâ hz. peygamber (s. a. v.) efendimizin emzirme konusunda tek kadının şâhidliğini kabul ettiği bilinmektedir. . nitekim: "erkeklerin muttalî olmadıkları şeylerde kadınların şâhidliği makbûldür." buyurması bunun en güzel delîlidir. doğum için de tek bir kadının şâhidliği kabûl edilmektedir. rasûlullâh (s. a. v.) efendimiz: "doğum konusunda bir kadının şâhidliği yeterlidir.." buyurmaktadırlar. hz. ömer (r. a.), boşanma konusunda yalnız başına kadınların şâhidliğini kabul etmiştir. hz. ali (r. a.) da, bir çocuğun öldürülmesine şâhid olan kadınların şâhidliğini muteber saymıştır
aslında iki kadının şâhidliğinin bir erkeğin şâhidliğine denk olduğu iddiâsı, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan asılsız bir iddiâdır. konu ile ilgili olarak bakara sûresinin 282. âyet-i kerîmesinde şöyle buyrulur:
"ey îmân edenler! belirli bir vâdeye kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. bunu, aranızda bir kâtib doğru olarak yazsın. erkeklerinizden iki de şâhid tutun. eğer iki erkek bulunmazsa, şâhidlerden kendilerine güvendiğiniz bir erkek ve -biri unutunca diğerinin hatırlatması için- iki kadın yeter."
yukarıda görüldüğü gibi bir bütün olarak ele alındığında, âyetin genel olarak şâhidliği düzenleyen umûmî bir hüküm koymadığı, âyet-i kerîmedeki hükmün sadece vâdeli borçlanmalarla ilgili olduğu açıkça görülür.
iki kadın şâhid önerilmesinin sebebi, birisi yanılırsa diğerinin ona hatırlatması içindir. ancak âyette "iki kadın şâhidden biri mutlaka yanılır veya unutur" denmemektedir. "yanılırsa veya unutursa" denmektedir. o halde iki kadın şâhidden birisi, şâhidlik ettiği borçlanma akdiyle ilgili olarak yanılmaz veya unutmazsa, şâhidliğini tam olarak yaptığı için, erkek şâhid ile kadın şâhidin şâhidlikleri yeterli, aynı zamanda eşit değerde olacaktır. bu ise kadının şâhidliğinin, erkeğin şâhidliğine denk olabileceğini gösterir.
neden mi? ... çünkü o dönemde kadınlar ticaretle direk ilgilenmiyordu... hatta hz. hatice bile kendi işlerini erkeklere, ticaretini erkeklere yaptırıyordu...! o dönemde kendi ilgi alanlarının dışındaki " vadeli borçlar " konusundaki bu istisnai hükümü genelleştirmek sadece önyargı ifadesidir... ayrıca yukarıda da ifade edildiği gibi kendi ilgi alanlarında olan işler için - mesela doğum, emzirme... - her kişinin tek şahitliği kabul edilmektedir...
günümüzde ekonomi özel ilgi alanına giren - ekonomi alanında eğitim gören kadınlar mesela - kadınlar için bu ayet tabii kendilerini sınırlandırmaz... çünkü "unutma ve ilgi alanı olup olmama " temel sebep... bu sebep ortadan kalkınca hükümde kalkar... veya bu şartlara uyan - ilgilenmeyen, unutan, ilgi duymayan dolayısı ile aklında tutma ihtimali daha az olan - kimsenin şahitliğinde ilgilenen gruba göre iki kişi şartı aranır. vadeli borçlarda şahitlikte esas olan bunlardır - ilgi, alaka, işin içinde olup olamam ve dolayısı ile ilgi ile paralel unutup unutmama- yoksa cinsiyet : kadın erkek olup olmama değil .

http://www.islamustundur.com/...

mirasta erkeğe kadına verilen miktarın iki katı verildiğini söyleyerek kadına haksızlık yapıldığını iddia ederler. halbuki islamiyet;te kadın erkek mirasta eşit pay alırlar. anne, baba, dede, nine... kadın erkek oldukları halde eşit pay alırlar.

sadece kız ve erkek kardeşlerde kız kardeşe erkek kardeşin yarısı kadar verilir. burada sanki bir haksızlık varmış gibi gözükmektedir. fakat, örneğin baba vefat etse babanın üç dairesi olsa kız kardeş bir erkek kardeş iki daire alırlar. kız kardeş bir erkekle evleneceği zaman kız kardeşin bir dairesiyle evleneceği erkeğin ailesinden kendisine miras kalan iki payı bir araya gelince toplam üç payları olur. erkek kardeşinde kendi iki payıyla beraber bir kızla evlenirken evleneceği kızın bir payıyla beraber onlarında toplam üç payı olur. ayrıca erkek kardeş evleneceği kıza mihir verir. islamda başlık parası yoktur , mihir kadına boşanma vuku bulursa bir sosyal güvenlik olsun diye - sigorta- olarak verilir! böylece iki dairesi erimeye başlar. yine erkek kardeş hayatları boyunca evleneceği kadın ve çocuklarının nafakasını (yiyecek, yatacak, yakacak...) karşılamak zorundadır. iki dairesi erimeye devam eder. halbuki kız kardeş mihir alır. ayrıca hayatı boyunca kendisine ve çocuklarına erkek bakmak zorundadır. kendi bir dairesini ise ailesine harcamak zorunda değildir. o dairesi onun harçlığıdır; satar, bağışlar, kiraya verir... isterse kocasına da verebilir.

kız kardeşe erkek kardeşe verilen miras miktarının yarısı verilmiştir. anne, baba, dede, nine ... eşit pay alırken kız kardeş ile erkek kardeşte sanki haksızlık varmış gibi gözükür.

miras : 3 daire

erkek kardeş kız kardeş
2 1

1-) kız kardeş erkek 2-) kız erkek kardeş
1 2 1 2
3= + evleniyor 3= + evleniyor
mihir, nafaka (+) mihir, nafaka (-)

görüldüğü gibi erkek kardeşe çok miras payı verilmesinin sebebi onun toplum içindeki ağır sorumluluğundan dolayıdır. erkek kardeş aldığı iki payı hep harcayacak , hep eksilecektir. kız kardeş ise aldığı bir payın yanında mihir, nafaka alacak. malı artacaktır. bir payı da kendinin olacaktır. görüldüğü gibi ilk başta erkek kardeş fazla pay alır gibi görünürse de iş alınan payların dağılımına kullanılmasına gelince kız kardeşin az payı ile erkek kardeşinden daha fazla imkan olanak paya sahip hale geldiği görülmektedir. erkek kardeşe ailesine -eşine - verilmesi için fazla verilmiştir. zamanla bu oran kız kardeş lehine değişmektedir.

http://www.islamustundur.com/...

medinenin yerlilerinden olan hidamın kızı hansa, bir gün aişe validemize gelir ve sorusunu şöyle sorar: valide, der. babam beni itibarlı bulduğu akrabasıyla evlendiriyor. bana sorma gereği duymuyor. ben de bundan rahatsızlık duyuyorum. ben bir kız olarak hayat arkadaşımı seçme hakkına sahip değil miyim? islam bana bu hakkı tanımıyor mu? babamın seçtiğini seçmeye mecbur muyum? aişe validemizin cevabı: şu anda resulullah evde yok. birazdan gelir. sorunu ona soralım, cevabını da ondan birlikte dinleyelim. sen şuracıkta biraz bekle... az sonra efendimiz (sas) teşrif eder. aişe validemiz de hansa&;nın sorduğu soruyu aynen sorar: kızın seçme hakkı yok mu, der. hansa bana böyle bir soru sordu. babası hidam onu itibarlı bulduğu bir akrabasıyla evlendiriyor, kızcağıza sorma gereği de duymuyormuş? bu soruya efendimiz özel bir ilgi gösterir ve ilk emrini verir: hemen kızın babası hidamı bulup getirin! ensar;dan hidam aranıp bulunur. resulullah seni istiyor, derler. telaşla huzura giren hidama efendimizin ilk sorusu: hidam! sen kızına sorma gereği duymuyor da kendi beğendiğini mi beğenmeye zorluyorsun? baba hidamın cevabı hazır: ya resulullah, der. benim beğendiğim iyi bir ailenin akıllı bir çocuğudur. kızıma layık olan da odur! hidam, seçtiğin bu gençle hayatı yaşayacak olan sen misin, yoksa kızın mı? kızımdır ya resulullah! öyle ise hayatı kim yaşayacaksa son söz de onun hakkı değil mi? kızın yaşayacağı genci beğenme hakkına sahip olmazsa, beğenmediği gençle nasıl mutlu yaşayacak? efendimiz sözünü söyler ve şöyle bağlar: hemen kızına sormadan yaptığın bu anlaşmayı durdur! işte bu sırada ötelerden beklenmedik bir ses gelir: ya resulullah, babamın seçtiğine artık ben de evet, diyorum. anlaşmayı durdurmasın! bundan sonra da şu fevkalâde güzel açıklamayı yapar hansa kız. der ki: babamın kendi seçtiğini seçmeye beni mecbur bırakması, şehirde, kızların seçme hakkı yoktur. gibi bir düşüncenin yayılmasına sebep oldu. bu yüzden sorma gereği duydum. şimdi anlaşıldı ki, kızların seçme hakkı vardır. ailesi kendi seçtiğini seçmeye kızlarını zorlayamaz. artık ben babamın seçtiğine kendi isteğimle evet, diyorum. sözünden dönme durumunda kalmasın babam! elbette hiçbir baba kızına kötü aday seçmez... ( ahmet şahin, 13 mart 2007)
halife hazret-i ömer'in (ra) "biz islam'dan önce kadınları insan yerine koymazdık. islam gelince onlara hem ayetlerde hem de hadislerde yer verdi, erkekler gibi hakları anlatıldı. ondan sonra biz kadınların da erkekler gibi hakları olduğunu düşünür hale geldik!.." (buhari, müslim). bir tespit de oğlu abdullah'tan. "biz kadınlar hakkında ileri geri konuşmaktan korkar olduk, vahiy gelir de bizi azarlar kadın hakları konusunda diye!
http://www.islamustundur.com/...

zinaya yaklaşmayın. çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. (isra-32)

zina eden erkek ancak, zina eden veya allah'a ortak koşan bir kadınla evlenir. zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya allah'a ortak koşan bir erkek evlenir. bu mü'minlere haram kılınmıştır. (nur suresi - 3)

ve aslında en önemlisi

sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın. eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa onları incitip kınamaktan vazgeçin. çünkü allah tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir. (nisa-16)