bugün

uzay heparı

Bir dahi, bir aranjör, bir eş, bir sevgili, bir baba, bir evlat, bir aşk, bir sevgi, bir kahkaha, bir sardeniks, bir sidarta idi kocaman bir Uzay... anne-baba-çocuklu sıradan bir salon akşamı, fonda tv sesi, anne-babanın kahve keyfi arasında keşfettim Uzay'ı, keşfediş o keşfediş.. O zamandan beri düştüm 90ların bestelerinin peşine.. Ne asil 90lar, müziğin bugune gelişmediğini yalnızca değiştiğini bir tokat gibi vuruyor yüzümüze.. Hayatın bize ne nimetler verdiğini göstermek için doğmuş, bize sıkı bir ders vermek için erkenden gitmiş bize en baba acıyı O sadece 13 yaşındayken ''hayatı kurcalama, hayat puşttur. Bir gün sen de anlarsın. '' diyen şarapçıdan çok daha acı bir biçimde, giderek göstermiştir. Sıradan ama bir o kadar da detaya indiğinde farkını ortaya koyan bir genç yaşam...Daha hiç bir yakınını kaybetmemiş bana, ölüm acısına kapı komşu yapan insan, bir gün karşılaşmak için dua ettiren insan. Babacığımı güzel bir pazar günü * Zincirlikuyu yoluna koyduran insan...
Şimdi O'nu masum bir koruma hissi sarıyor, olağan bir saygısızlık albümü ile, içini acıtacak bir albüm ile birileri para kazanmaya çalışıyor, birileri ardından şarkılar yazıyor, söylemeye kalkınca bayılıyor ancak sıra tribute gelinde in-cin top oynuyor hatta onlar bile yok yerinde ayşe özyılmazel-4 yüz at koşturuyor! Bu kadar zeki, bu kadar büyük, bu kadar hızlı adı üzerinde Uzay gibi birini unutmadıktan sonra anmanın bir anlamı yok.. Onu bırak böyle ucuz oyunlara gerek yok! Bırakılsa da yalnızca o şarkıların orjinalleri ile, Gece,Melek ve Bizim Çocuklar ile unutturulmasa, asil,asi duruşu bozulmasa; bozdurulmasa.
Ah Uzay.. Karanfil'e can veren Uzay..