ilginç bir şekilde bu film bana türkiye müziğinin daha ziyadesiyle azınlıklarımız tarafından sırtlandığını düşündürtmüştür. yani çoğunluk olan sünni-türk topluluktan ziyade, hem klasik türk müziği hem balkan ekolünde çingenelerin hâkimiyetini görüyoruz. neredeyse bütün enstruman üstadları (klarnet, darbuka, keman) çingeneler. diğer taraftan geleneksel halk müziğinin ve bağlama kültürünün taşıyıcısı aleviler. orta anadolu'daki "bozlak" geleneği bile yerleşik olanlarca icra edilmiyor, "abdal" adı verilen ve kız vermekten imtina edilen bir topluluğa taşere edilmiş. bir taraftan da hem arap hem de yöresel-etnik müzikleriyle kürtler geliyor. bütün bunların sebebi ise sünni-türk toplumunun bütün bu "eğlence" meselesini taassup nedeniyle hakir görüyor olmasıdır sanırım. durum ancak etnik aidiyetlerin ve geleneklerin önemsizleştiği büyük şehirlerde değişiyor (şehirli rock ve hiphop). ancak bu "şehirli" müzikte, filmde izlediğimiz gibi, etnik aidiyetleri kozmopolit bir potada erittiği ölçüde güzel ve ilgi çekici.