amerikalı bayan yazar harper lee'nin 1960'da yayımlanan, 1961 senesindeyse pulitzer ödülü kazanan, dünya çapında 18 milyondan fazla satan ve 10 dile çevirilen kariyeri boyunca yazmış olduğu tek romanın adı. 1962'de aynı isimle filme çekilmiş ve gregory peck'in oynadığı bu film oskar ödülünü kazanmıştır.
Nelle Harper Lee'nin , 28 Nisan 1926'da dünyaya geldiği Alabama, Bülbülü Öldürmek'in kurgusunda yer alan Maycomb'un pek çok açıdan ikizi gibidir. Tıpkı kitabın baş kahramanı Scout'un babası Atticus Finch gibi Lee'nin babası da bir avukattı. Lee'nin çocukluk arkadaşları arasında, romandaki Dill karakterine ilham veren geleceğin romancısı Truman Capote gibi isimler vardı. Lee, romandaki bu kişisel detayları, çocukluğunun geçtiği kasabayı anlatmak için değil, tipik bir Güneyli kasabayı anlatabilmek için kullanmıştı.
Yine de Lee'nin çocukluğu ile romandaki ortak noktalar kasaba ve karakterlerle sınırlı kalmıyor. 1931 yılında Lee beş yaşındayken dokuz siyahi adam Alabama, Scottsboro'da iki beyaz kadına tecavüz etmekle suçlanıyordu. Uzun, medyatik ve fazlasıyla gergin geçen dava sürecinde dokuz adamın beşi uzun yıllar sürecek mahkûmiyetle cezalandırılmıştı. Pek çok ünlü avukat ve sayısız Amerikan vatandaşı bu cezanın haksız olup ırkçı önyargılarla verildiğini düşünüyordu. Adamları suçlayan kadınların da yalan söylediğinden şüpheleniliyordu ve davadan sonra iddiaları gittikçe daha şüphe götürür hale gelmişti. Hiç şüphesiz ki dokuz adamın yargılandığı bu Scottsboro Davası, Lee'nin romanının merkezinde yer alacak olan davanın tohumlarını atmıştı.
yapıttan unutulmayacak sözlerse:
Atticus Finch'in oğlu jem'e tüfek kullanmakla ilgili söylediği: "i'd rather you shot at tin cans in the back yard, but i know you'll go after birds. shoot all the bluejays you want, if you can hit 'em, but remember it's a sin to kill a mockingbird."
ve yine atticus'un oğluna sarf ettiği: " as you grow older, you'll see white men cheat black men every day of your life, but let me tell you something and don't you forget it - whenever a white man does that to a black man, no matter who he is, how rich he is, or how fine a family he comes from, that white man is trash."
yazarın küçük bir kızın izlenimlerinden aktardığı romanda ırkçılık, sınıf ayrımı, iyi ve kötünün mücadelesi, cinsiyet rolleri ve masumiyetin ölümü gibi temalar başarıyla ve sıkıcılıktan tamamen uzak bir havada işlenmektedir.