bir kış akşamı biralar yudumlanırken kızıl saçlı yazar girer sahneye. önce etrafı kolaçan eder, tüm detayları inceler. hiç bir şey kaçırmamalıdır, her şeyin farkında olmalıdır. konuşulanı dinler, susmaz, yorum yapar, katılır, sabreder. nice hoşnutsuzluklara karşın bozmaz kendini. söyleyecekleri vardır, dinleyecekleri olduğu gibi...
sonra samimiyeti çeker dikkati. dinamizmi... ölü ruhlar gibi serilirken yazarlar bir bir, o ışıltısını kaybetmemektedir hiç. tablo siyah-beyaz kalır bir anda, her şey o'nun dışında ve tüm renkler o'nun üzerinde parlamaktadır artık. keşfi bitmemiş kristof kolomb misali ne amerikalar vardır zihninde canlanan...
sonra gün geçer, sözlükler klavyelerde kalır, bir dost eklenir hepsinin ötesine. yazdıklarını söyleyip, okuduklarını bilen bir dost. kocaman dünyası, hiç bir sözlüğe sığmayacak yüreği, hayat görüşü, yaşam tarzı, felsefesi, samimiyeti ve cesaretiyle her bünyeye nasip olmayacak bir dosttur icimdeki deniz.
ayrıca beni uludağ sözlük e yönelten yegane kişidir. buralarda yazıyorsam sebebi o'dur; o ve o'na inandıran enerjidir aslında.
hülasa,
iyi ki doğmuş ve iyi ki kazandırmıştır beni dünyasına...