sözlük yazarlarının itirafları

entry163148 galeri video563 ses32
    3855.
  1. - kolyeme * tapıyorum! öyle böyle değil, bildiğin tapıyorum. pek çok kişi de beni kolyemle konuşup onu öperken ya da ona sımsıkı sarılmışken görmüştür. açıklamak biraz zor oluyor gerçi, "puta mı tapıyon la yoksa? ona taptığın kadar allah'a tapsan cennette yerini tapulamıştın." diyorlar. ister adını put koysunlar ister tanrı ister başka bir şey. kolyem benim için çok aşırı kutsal. bazen kendisi hakkında olumsuz bir şey söyleyenin çarpılacağına bile inanabiliyorum, evet. o kadar büyük önemi var ki gözümde, yetinemedim iki tane aldım, biri devamlı boynumda ve diğerini ranzama çiviledim. * ne bileyim pozitif enerji, ışık, güç falan işte... *

    - saçmalamaktan inanılmaz keyif duyuyorum. kelimeleri birbirine olağanüstü anlamsız şekilde bağlamak, acayip uzun ve sonu hikayeye dönüşen abuk sabuk cümleler kurmak hoşuma gidiyor. bunu sözlük ve sınav kağıtlarım hariç her ortamda yapıyorum. böyle keyifli fakat anlamsızca konuşurken insanların yüzüme bakışından arkamdan ne konuştuklarını tahmin edebiliyorum. aslına bakarsan, söylediklerimin anlamsız olduğunu da sanmıyorum. sadece kendimce simgeselleştirdiğim şeyleri başkalarının yanında söylediğim zaman tek anlayan ben oluyorum. bu da onlara tuhaf geliyor, anlamıyorlar, anlamayacaklar, zaten anlamasınlar. *

    - saçmalamaktan sonra en hoşlandığım şey etrafımdaki insanlarla alay etmek. ama onlardan önce kendimle alay ederim. komik bir duruma düştüğüm zaman kimseye fırsat vermeden ve hatta belki onlara komik gelmemiş olsa bile ilk ben gülerim kendime. kendimle dalga geçebildikten sonra da nedense aynı şeyi diğer insanlar üzerinde de yapma hakkı tanıyorum kendime. alındıkları zaman da herkesin benim gibi kendileriyle dalga geçebilme yeteneğine sahip olmadığını unutup şaşırıyorum, sonra alındıkları için bir kez daha gülüyorum. zaten dalga geçmekten sonra en haz aldığım şey de gülmek, bol bol, nefessizlikten boğulana dek. *

    - meditasyon kadar hiçbir halt rahatlatamıyor beni. bir de bu başlığa düzenli periyotlarda yazmak var tabii. ama meditasyonun yeri ayrı.

    - çevremde küfreden yok denecek kadar az insan olmasına rağmen ben çok küfür kullanıyorum. daha doğrusu kullanıyormuşum. okul arkadaşlarımdan öğrendim bunu da. ağzım çok bozukmuş da, bir kıza göre küfür üretme konusunda çok yaratıcıymışım da, büyük-küçük-öğretmen dinlemeden ediyormuşum sonum fenaymış da... yalan yahu, iftira! bir kere ben öyle her öğretmenin yanında küfretmem. bazı sınav sonuçlarından sonra öğretmenlerin sülalesiyle ilişki kurmuşluğum olabilir ama hocalar da her fısıltımı duymasınlar canım... ayrıca bir kıza göre küfürde yaratıcılık ne lan? yapı itibariyle yaratıcı isem bunun cinsiyetimle alakası ne? hey allahım...

    - msn'de de olsa başka bir platformda da olsa yazı dilinde yapılan gereksiz kısaltmalardan nefret ediyorum. gereklisi mi var bunun denmesin. çok uzun kelimeleri konuşma dilinde de değiştirdiğimiz zaman istediğin gibi kısalt (gelmeyeyim mi yerine bir alternatifi gibi). ama bir "sadece" kelimesini de "sdc" diye kısaltmak nedir yahu? mal mısın?

    - biranın bana uykusuzluk ve ciddiyet getirdiği kanaatine vardım. ama 3 kutuya kadar. 3'ten sonrası için kontrol edemiyorum kendimi. iki buçuk kutu/şişede kalsam yine de bir halt olduğu yok. üçüncüyü bitirince sapıtıyorum niyeyse. uykumu da kaçırıyor meret. saat 12'ye doğru bir gereksiz kutlama yapalım tokuşturalım biraları dedik, bilsem böyle uykusuz kalacağımı üç tane devirirdim. sabaha kadar zombi gibi dolaşırım evde artık.

    - götü havadalık ve tevazuyu aynı bünyede taşıyabilen ender insanlardan biriyim. birisi hakkımda iyi bir şeyler söylerken hemen ateş basar ve etraftan aldığım duyumlara göre surat rengim de hemen değişirmiş. ama aynı şekilde yüksek özgüvenin getirdiği ukalalık ile de herkesi rezil edip kendimi göklere çıkarabiliyorum. ilgincime gidiyor, zamanında küçümsediğim bir insanın beni överken utanmam, üste çıkıp "herhalde yani" diye saçlarımı savurmam gerekirken.

    - kitap ayracı üretmeye bayılıyorum. nerde karton veya da ona yakın sağlamlıkta bir kağıt görsem hemen şekillenebilir boyutlarda kesiyorum. üstüne yazılar yazıyorum, resim çiziyorum/yapıştırıyorum ve eserimi hayranlıkla kullanmaya başlıyorum çoğu zaman bir kitap aldıktan sonra ona uygun bir ayraç yapmadan okumaya başlamıyorum, başlayamıyorum. dolabım karton parçalarıyla dolu. annem devamlı hepsini atmakla tehdit ediyor, tırsıyorum bazen. çok beğendiklerimden ikişer tane yapıyorum. biri kırışırsa yahut yırtılırsa ötekini kullanırım diye. benden başka kullanan da olmuyor ancak. gerçi kullansa sadece ablam kullanır, o da gidip hazırlarını tercih ediyor namıssız.

    - gece lambası olmadan bir hiçim. çünkü karanlıktan korkuyorum. aynı zamanda kelebekler için de iğrenmek ve korkmak arasında duygular besliyorum. bu yüzden ablam olmadan da bir hiçim. çünkü o, benim sayemde seri ve kiralık bir kelebek katili. aslında horozlardan da çok korkarım ama onlarla fazla yüzyüze gelmediğimizden olsa gerek onların öldürülmesini istemiyorum. *

    - itirafımı sonlandırmaya başladığım bu son maddede bunun şuana kadar yaptığım en samimi, en sıkıcı, en salakça ve en rahatlatıcı ikinci itiraf olduğunu itiraf etmek istiyorum. birincisini söyleyemem, o daha özeldi ve bunun kadar salakça değildi. eklemeden son kez bir okudum da itirafımı, ben hakikaten çok mal, gıcık bir insanmışım yahu, nefret ettim iğrendim kendimden. *
    19 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük