bugün

bursa

yepyeni değil, yepisyeni demektir.
misket, bilye değil, cilli demektir.
çay koymak değil, çay dökmek demektir.
kışları uludağ'a, yazları mudanya veya kumla'ya gitmektir.
sabahları her yeri siyah mat girintili çıkıntılı bir kaplama ile kaplanmış araçları görmektir.
gemlik'e doğru denizi görmektir.
sokaklarda, caddelerde buz gibi suları olan çeşmelerden su içmektir.
heykel'e çıkmaktır.
hünkar'da çay içebilmektir.
"heykel'deki heykelin hangi ayağı havada" diye sormaktır.
akmerkez dendiğinde asmerkez'in çağrışmasıdır.
bukart sahibi olmaktır.
tekstil ve otomotiv cennetinde yaşamaktır.
özdilek'te su böreği yemektir.
kültürpark'a gitmektir.
ulucami de dua etmektir.
başka şehirlere giderken kestane şekeri götürmektir.
mudanya korsan cafe'de sahlep içmek, sahil boyunca yürükmektir.
yıldız tepesinde yakamoz izlemek ve sevgilini öpmektir.
kozahan, pirinç han, yeşil, hünkar, tophane'de çay ve nargile içmektir.
trafik sıkışmaya başladığında bursa'ya yaklaştığını anlamaktır.
sütaş'ın günlük sütlerinden içmektir.
gerçek iskender kebap yemektir.
hayatında en az bir kez bursa'nın ufak tefek taşları eşliğinde folklör oynamış olmaktır.
kaliteli bıçakların nerede bulunduğu bilmektir.
bur-sa-lı-sın diyenleri umursamamaktır.
çok modern, çok büyük, çok gelişmiş olmasa da bursa'nın büyülü bir şehir olduğunu bilip vazgeçememektir.
uludağ yolunda içmektir.
arap şükrü'de rakı balıktır.
teleferikten korkmamaktır.
teksas deyince amerika'yı değil bursaspor'u hatırlamaktır.
bursalı olmakla gurur duymaktır.