dudaktan kalbe

entry70 galeri
    40.
  1. efendim, dizi film izleme alışkanlığım yoktur. nedense diziler beni sıkar hep. öyle uzun uzadıya bir ya da bir kaç diziyi sürekli takip etmek zor gelir bana. hele hele türk dizilerine ayrı bir gıcığım var. o anlamsız diyaloglar, o oyuncu artığı kişilerin iğrenç yapaylıkları, o gerçek dünyadan kopuk, pek bize özgü olmayan sahteden yaşamlar, o bitmek bilmeyen kurgu, senaryo yönetmen hataları, o vakit doldurma kaygısı güden ve dakikalar boyunca süren araya bir reklam daha sıkıştırabilmek adına diziyle ve konuyla alakasız donuk ve bön bön bakışlar içeren durağanlıklar her zaman irrite etmiştir beni.
    her neyse.
    dün akşam ntv'de yayınlanan emre kongar'lı, mehmet barlas'lı yorum farkı adlı proğramı izliyorum. günün konusu alevi hakları. fakat yine konu dallandırılıp budaklandırılarak merkezinden şaştı. yok efendim osmanlı'nın hoş görüsüymüş, avrupa birliği uyum süreciymiş, ortadoksmuş, katolikmiş, sunniymiş derken yine biz zavallılar bu iki adamın entelektüel orgazmlarını takip etmek zorunda bırakıldık. bir de vazgeçilmezimiz olan kıraathane muhabbetlerinin klişesi laiklik hikayesi var tabi. proğramın isminin yorum farkı olduğuna bakmayın, ikisi de aynı şeyleri söylüyor aslında. birisi çıkıp laisizm ile secularism arasındaki farkı öğretmeli artık bu adamlara. derken proğram bitti ve ben bünyemde biriken o sinir ile kanallar arasında zaping yapmaya başladım. birden gözüm bu malum diziye takıldı ve kısa bir süre izleme gafletinde bulundum. romanını okumadığım, diziyi de takip etmediğim için konuya mümkün mertebe uzağım. fakat diziyi izlediğim kadarıyla, eğer konu buysa, bazen türk edebiyatının zenginliğinden dem vuruyoruzya, bombok bir edebiyatımız var demekten kendimi alamıyorum.
    dememek için de bu durumun eserin çağımıza ve televizyona uyarlanmasından kaynaklandığı zoraki tespitini yaparak topu taca çıkarmayı tercih ediyorum. aşk hikayelerinden hiç bir zaman haz etmemişimdir zaten.
    ortada, esasında gözleri felfecir okuyan eciş bücüş, histerik ve ezik bir lamia karakteri var. baş kahramanımız bu sanırım. bir de bunun vakti zamanında tokmakçılığını yapmış, deve gibi kara kaşlı kara gözlü bol kıllı bir oğlan var. esas oğlan da bu diye tahmin ettim. ancak bu adam pek bir pasif, miskinin biri resmen, kızı hamile bırakacak kudreti de nereden buldu bilemem. neyse işte bu lamia sanırım bu oğlandan hamile kalmış sonra da doğurmuş ve sebebini anlayamadığım bir şekilde bu zengin aileden dışlanınca bebeğiyle birlikte kendisine başka bir zengin aile buluvermiş. varsın bulsun sözümüz yok kadının yaşam tarzı bu belki de. bu yeni bulduğu aileninde bir oğlu var. boyu esas oğlanın beline falan geliyor. fakat boynuzlarını da dahil edersek boyları eşit sayılır. biraz saftirik bir oğlancık bu. öyle olmasa elin loğusa karısını yanındaki p.ciyle beraber evinde ağırlamazdı. bir de vamp bir kötü kadın karakteri var. tüm seksapelitesiyle bu zengin ailenin evine gelerek lamiaya çemkirip çemkirip, sonra da lamianın bebeğini almak için 500000 ytl'lik bir çek yazıp, suratına fırlatılan kağıt parçalarıyla kıçına bakaraktan mekandan uzaklaştı. düşünsenze 500000 ytl şehzade sanki velet.
    bir de bu ufak boylu oğlanın bir babası var " merak etme lamia onların parası varsa bizim de paramız var" falan diyor. bu adam da böyle zengin adam karakterine hiç uymuyor esasında, silik birisi, param var falan diyor ama ben yemedim abi. tavşan gibi ortada dolanıyor zıpzıp, otoriter birine de benzemiyor. bunlar villa tipi bir yerde yaşıyor. öbür aile de aynen. zaten konu da bu iki kiralık mekan dışına pek taşmıyor. adamlar zenginiz falan diyor ama ortada bir güvenlik, hizmetçi, bahçıvan falan yok. bırakın güvenliği kapıya insan bir bekçi diker arkadaş. uzun oğlan zikini eline aldı sallaya sallaya geldi daldı içeriye. bu sıra da lamia evden ayrılmaya uğraşıyor tabi ama pek gönülsüz gibi ve şu diyalog patlıyor tam o esnada.
    diyaloğu yazmadan evvel bu diyalogun konuşmacıları olan lamiyı kafasını ziktiğim lamia nın baş harflerini kullanarak kısaltacağım. cemili c ile, cemilin babasını da adını bilmediğim için cb ile kısaltıyorum buyrun;

    cb : oğlum lamia bu evden gidiyor.
    c: hayır?
    kzl: cemil lütfen daha fazla ısrar etme ?? ( nasıl yani)

    ulan lamia adam ısrar etmedi ki zaten. sadece hayır dedi onu da ne maksatla dedi anlamadık zaten.
    sayın okur sanırım şimdi daha iyi anlamışsındır lamia'yı neden kzl ile kısattığımı.

    ayrıca bu dizide bir gazeteci fobisi var gidiyor aga. evde kavga oluyor oğlanın babası "aman millet dışarıda gazeteciler var" diyor. dışarı çıkıp gezmek istiyorlar ama hemen sonra, "dışarıda gazeteci var nereye çıkacağız " diyorlar. bu gazeteci mefhumu 5 dakikaya bir tekrarlanıyor sürekli. böyle tuhaf, münzevi, karantina altında mümkün olduğunca gazetecilerden izole bir yaşam sürüyorlar. hani korku filmlerinde olurya bir kaç kişi bir mekanda sıkışıp kalır, dışarı çıkamazlar hani. çünkü dışarıda bir sürü hortlak, canavar ve bilimum psikopat katil kolgezer. işte bu filmde de gazeteciler böyle tasvirlenmiş. mübarek gazeteci gazeteci değil, tıpkı bir karabasan, bir kabus sanki.
    dizideki bu halleri görünce, dört tane aç adamın biraz parayı bulup da kuyrukları yağlanınca dünyanın kendi etraflarında döndüğü sanrısına kapıldıklarını düşünmedim değil.
    bir de bu adamlar para deryasında yüzüyorlar ama, hiç çalıştıklarını göremedik nedense. sürekli evde oturuyorlar çünkü dışarıda gazeteciler var. evde durdukları süre içerisinde de hiç bir işle meşgul olmuyor, sanatsalı geçtim yaşamsal bir faaliyet göstermiyorlar. bunalım, bunalım bir aşağı bir yukarı yürüyüp duruyorlar hep. zenginlik böyle bir şey demekki. hiç bize benzemiyorlar, insana bile zor benziyorlar lan. tek yaptıkları boşboş konuşup, sürekli birilerini fikfiklemeye çalışmak ve pesimist pesimist dolaşmak.
    cahil halkımız böyle dizileri izleye izleye oblomovlaşıyor demekki.
    2 ...