ergenekon soruşturması

entry22 galeri
    14.
  1. türk hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek soruşturma. bu kadar hukuksuz bir yargı sürecini, herhalde cumhuriyet tarihinde nadir görmüştür bu millet. neler var neler...

    işin garip tarafı, bu dava hiç bir iddiasını ispatlayamayan bir iddianameyle sürdürüldüğü sürece boş kağıt israfından öteye gidemeyecek ve sonucunda olan yine devlete olacak. neden mi? çünkü kişilik ve özel yaşam haklarının bu denli ayaklar altına alındığı bir süreçte, dava kapandıktan sonra açılacak olan karşı davalarda devlet o kadar yüklü tazminat ödemeye mahkum edilecek ki, evinden sorgusuz sualsiz, yaka paça götürülen mağdurlar tarafından açılacak olan bu davalarda kendi aptallığının hesabını kapatmak için gani gani dağıtılacak paralarla ülke yeni bir nakit krizine girebilir tahminimce.

    hukuksuzluklardan bir kaç örnek vermek gerekirse;

    öncelikle; kimseyi evinden yaka paça alıp götüremezsin kardeşim sen. önce davet edersin kolluk birimine. gelmezse zorla getirirsin. bulamazsan yakalama emri çıkarırsın. neticede yakalar getirirsin. öyle direk sorgusuz sualsiz eve girip "toplayın" demekle yürütülmez bu iş.

    ikincisi; kimsenin hard diskine de el koyamazsın. yapacağın şey çok çok, hard diski yedekleyip aslını sahibinde, bir kopyasını ise tutanak karşılığında kendinde tutmak olur. onun üzerinden incelemesini yaparsın. senin sabahın köründe basıp girdiğin evden, sorgusuz sualsiz alıp gittiğin hard diskin içine kendi kafanadan delil sıçıp yerleştirmediğini kim bilebilir??? o hard diskten çıkan belgenin kanıt olması bile imkansız. zanlı, "onlar yerleştirdi" derse ne yapacaksın? adamlar müzik cd'sini, atatürk'ün nutkunu bile almışlar kanıt diye. sonra git bir kaç yerin altını çiz, ondan sonra gel "aha böyle böyle yapmış bu" diye suçla adamı. olacak bak takip edin.

    üçüncüsü; normal adli süreçte kanıttan sanığa ulaşılır. ama bu davada sanık yaratılıp, onun üzerinden kanıtlara ulaşmaya çabalanıyor. süreç tam tersi işliyor yani! kafanda suçlu addettiğin kişiler varsa zaten kanıt bulman pek zor olmaz. adamı bir kere suçlu bellemişsindir ve o adamın her hareketi gözünde farklı yer eder. objektivite ilkesine aykırı bir kere. neresinden baksan elinde kalıyor. kaçma ihtimali var diye bir savunma yapılırsa kafa atarım o kişiye. yahu koskoca devletsin. ülke dışına çıkışları kapatacaksın o zaman, bir yolunu bulacaksın. hukuka sen uymazsan kim uyacak o vakit??? ki zaten ülke dışına çıkmaya çalışan da bir kişi oldu, o da istihbarat daire başkanı. e adam istihbaratçı, bırak da haberini alsın önceden *
    dördüncüsü; telefonların dinlenmesi hususu; ki bu konuda zaten sayfalar yazsam yetmez. genelkurmay başkanlarının telefonları bile dinlenmiş. ne diyelim ki?? ama aklıma takılan garip bir ayrıntı da bu işi sadece hurşit tolon ya da şener eruygur ya da karadayı paşa mı yaptı? büyükanıt paşa'nın hiç mi bu işlerde parmağı yok? dikkat ettiyseniz, yaşar büyükanıt, bu ergenekon sürecinden tamamen soyutlanmış durumda. neden acaba? bana kalırsa, küçük bir araştırma ile ele geçen "usulsüz harcama" belgeleri ve "sen kenarda bekle, yoksa rezil ederiz" talimatı, bu işte etkili oldu.

    beşincisi; ikibin küsür sayfalık iddianameler saçmalığı. iddianame denen kağıt israfını okumak için elime aldığımda yüz küsür sayfa sonra uykum geldi ve bırakmak zorunda kaldım. ihtimallerle kanıt oluşturulmaya çalışılmış boyuna. yahu bu nasıl hukuktur, nasıl adalettir???

    hemen yazan bir iddiayı aklımda kalan ayrıntılarıyla anlatayım. malumunuz veli küçük hakkında yazmışlar. iddianamede özet olarak anlatılan şey şu: bu şahıs, bir gazeteciyle görüşmüş. sadece bu. gazeteci dediğin adamı yazılarından bir politik kanada sokman mümkündür. hemen, bu gazeteciyi de bir iki yazısından hareketle veli küçük'le ilişkilendirmişler. veli küçük'ün gazeteci tanıdığı olması şüpheli bir durummuş. yuh ama ya. bu veli küçük dediğin adam jandarma kaynaklıdır. jandarma sınıfı çok gezer. bir jandarma albay, meslek hayatı süresinde en az 10 tayin yeri görür. jandarmanın görevi halkladır. bu sebepten veli küçük de gittiği her tayin yerinde halkla muhatap olmuştur. her gittiği yerde kaba bir hesapla en az 1000 tane insan tanısa 10000 tane insan tanımış olur meslek hayatı boyunca. e bırak da bunların içinde bir tane gazeteci olsun. nereden yola çıkarak nasıl bir sonuca varmışlar şaşırdım doğrusu.

    altıncısı; emin olduğum bir konu var ki; zekeriya öz, bu iddianamenin tamamını okumadı. bu tip binlerce sayfalık hazırlanan iddianameler genelde şöyle bir yöntemle hazırlanır. savcı bir kaç tane savcıyı alır yanına; "şu bölümü sen, bu bölümü sen, o bölümü de sen hazırla" der ve başlarlar çalışmaya. sonra herkes kendi bölümünü bitirdiğinde toplayıp birleştirirler iddianameyi. bu da muhtemelen bu şekilde hazırlanmış bir iddianame. ama asıl vahim tarafı, zekeriya öz'ün bunu okumamış olması. nasıl mı? hiç bir savcı, hazırladığı iddianamede kendisini göt altına atacak iddialarda, varsayımlarda bulunmaz. salak mı? ama bu iddianame o kadar saçma tümevarımlarla dolu ki, bir insanın, bunu göre göre "al kardeş, işte bu adamların bunları bunları yaptığını şu kanıtlarla iddia ediyorum" demesi için kelimenin tam anlamıyla aptal olması gerekir. ben zekeriya öz'ün bu kadar aptal olduğunu sanmıyorum. olsa olsa, iddianamenin tamamını okumadan vermiştir. akla uyan tek açıklaması bu.

    sonuç olarak, türk hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek bir dava sürecini yaşıyoruz şu an. fikrimce, hükümet bir yerden yakaladığı bir ipucunu başka amaçlarla kullanmaya kalktı ve sonuçta kontrol edemeyeceği büyüklükte bir canavar yarattı. yargıtaydan, hadi o olmadı ayim'den, hadi o da olmadı aihm'den kesinlikle dönecek olan bu davanın türkiye adına sonuçları oldukça yıpratıcı ve güçsüz düşürücü olacaktır.
    1 ...