- un copa de vino blanco !
dedim. sanki bir kadeh beyaz şarabı türkçe istemişim gibi , ikinci sorusuna geçti papyonu sola meyletmiş kıdemli garson:
- çankaya mı ağbi ?
- sen ispanyolca biliyor musun ?
- ne ispanyolcası ağbi, türkçeyi zar zor konuşuyoruz. zaten türkçe artık bizim anlayamayacağımız bir hale geldi ! geçen gün açtım televizyonu, genç bir kız bir şeyler anlatıyor . koptuk, diyo, uçtuk diyor, akamadık ağbi diyor, yırttık diyor, yıkıldık diyor... ortada ne yırtılan , ne kopan bir şey var ! uçak yok, yıkılan bi şey yok! akamayan ne ? çoluk çocuk afallamış bakıyoruz televizyona..
- sus! kes! bıktım sizin bu ailece televizyona bakmaktan oluşan sıkıntılarınızdan. kapatın televizyonu, huzura erin. kapatma düğmesi mi bozuk ?
- hayır , mevzuu o değil ağbicim... diye aşağıdan alan mıymıntı bir sesle diyalog içine gereksiz söylev sıkıştırma çabasını yinelemek isterken, kararlı bir biçimde yüksek perdeden kestim sözünü. kemezseniz, ince ve dolambaçlı patikalardan beyninizin algılayamayacağı bir karışık yöntemle öyküyü babasının sosyal sigortalar hastanesi'nde ilgisizlikten ve bakımsızlıktan ölüşüne, rahmetlinin ssk vergisinin yıllarca ödenmiş olmasına, ssk ödemenin anlamsızlığına bağlıyor; siz sinirle ikinci sigarayı yakıyorken onun söylevi anarşistleştirerek devletin bütünlüğüne dil uzatır hale geliyor, giderek komünist bir söyleme ulaşıyor ve seçimlerde türkiye komünist partisi'ne oy vermesine rağmen, partinin tutumunu beğenmediği konusuna geçiyor... çok tehlikeli ve hemen tutuklanması gereken bir herif, bu papyonunu sıvazladığımın garsonu.
- sus mevzuu o! insana siparişini unutturuyorsun! ne istemiştim ben ?
- bir kadeh beyaz şarap istemiştin ağbi !
- ispanyolca istedim, sen nerden anladın ?
- el hareketlerinizden ağbi... ayrıca, siz bu saatte başka bir şey istemezsiniz.
- çok akıllısın !
- evet ama işte bu aklın bize faydası yok...
biçiminde dudağını büzerek, garsonlar sendikası hikayesine giriş yapmak istiyorken gayet ispanyol el, kol hareketleriyle kestim sözünü.
- çabuk beyaz şarap getir !
cümlesiyle yol ettim onu ve boynundan tamamen uzaklaştıramayarak enseye aldığı onu izleyen papyonunu. anlatacağı bütün hikayeleri biliyorum. ondört yıldır tanışıyoruz. her gün buraya geliyorum, sürekli görüşüyoruz. aynı şeyleri o anlatarak, ben dinleyerek birlikte yaşlandık denilebilir. tanıştığımızda ikimiz de gençtik.
--spoiler--