hayatın sonlarına yaklaşan bir adamın eski günlerine selam çakışı gibi. ama bu selamda hüzün değil, tatlı bir kabullenmişlik ve naif bir hayal var. belki de insan bazen gerçekten abbas'ı çağırmalı, bir çilingir sofrası kurmalı ve dertleri, zamanı, mesafeleri unutup sadece yaşamalı.
“haydi abbas, vakit tamam.
akşam diyordun işte oldu akşam.
kur bakalım çilingir soframızı,
dinsin artık bu kalb ağrısı.
şu ağacın gölgesinde olsun,
tam kenarında havuzun.
aya haber sal çıksın bu gece,
görünsün şöyle gönlümce.
katıp tozu dumana var git,
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'tan,
yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.”