"... cahiller ise cahil oldukları, yani düşünsel bir macera yaşamaya güçleri yetmediğinden, zihinlerindeki boşluğu, ne olduğunu bile tam bilmedikleri bir dava ile kapatırlardı."
“Hiyelkâr sayısız hiylelerle tabiatın kuvvetlerini tuzağa düşürüp esir etmenin yolunu ararken, hayalkâr, bütün dünyayı gözündeki o noktayla görüyor, Kâinatın kendisinin gerçekleşmiş bir hayal olduğuna, bu hayali örnek alıp yeni yeni hayaller yaratmak gerektiğine, çünkü onu mutlu eden şeyin sanayi ya da teknoloji değil, hulkiyyat ya da kreatoloji olduğuna inanıyordu.”