nbc’nin de, zeki’nin de lüzumsuz bir, ‘büyük laflı’, ‘alıntılı’ uzun edebi diyalogları güya oyuncu yöneterek yakın plan çekme sevdası var.
öyle bir senaryoyu oynayabilecek bir oyuncu olmadığını ve olamayacağını ya idrak edemiyorlar ya da boylarından büyük işlere kalkışıyorlar.
bir kesit, hem sosyal gerçekçi hem de felsefi olamıyor ne yazık ki! bunlar birbirini götüren şeyler ve optimize edilmediğinde çok sakil duruyor.
Özellikle nbc bunu o denli zorluyor ki, buna maruz bıraktığı oyuncular o sahnelerde kimlikten soyutlanıp karikatür haline geliyorlar. Ya sekansla uyumsuz bir müstehzilik ya da aşırı bir agresyona kayıyor iş. Çünkü o diyaloğu gerçeğe yedirmenin hiçbir yolu yok.
Bir romanda koca bir bölüme yayılarak, bir oyunda ancak şiirsel bir temayla, iki filozof arasında uzun uzadıya mektuplaşmalarla verilebilecek bir mesajı günlük rutin gerçekçiliğinde vermeye çalışmak; belki mesajı alabilmekle övünmeye teşne ayakta alkışlayıcı edebiyat/felsefe gurularının goygoyu için iyi bir malzeme olabilir ama realizmin köküne kibrit suyu döktüğünüz gerçeğini değiştirmiyor.
Sanat eseri olmaya aday bir film için yönetmenin entelektüel kompleksleri kadar tehlikeli bir şey yok.