istanbulermenisi dil bilimci, leksikograf, yazar parseğ tuğlacıyan yahut imzâ ismiyle “pars tuğlacı”'nın kaleme aldığı okyanus sözlüğünde yunanca bir kavram olarak “çekişme” mânâsı ile geçer. çünkü eski yunan lisânında “agon”, “sanatçılar, sporcular veya oyuncular arasında düzenlenen ve bir tür derecelendirme ile neticelenen yarışma,” demek.
aynı lûgatın “agoni” maddesinde tıp terminolojisine ait bir terim olarak “ölmeden evvel bilincin yitirilmesi,” şeklinde parantez açılır. bu arada, bugünün yunancasında “agonia” (αγωνία )'nın da ızdırap demek olduğunu bir dip not olarak ekleyeyim.
bu sözcüğün, orta devir fransızcasında ilâhiyatsal bir anlam kazandığını, orta zamanın kuvvetli inançlarının tesiriyle insan yaratıcılığının birer mahsûlü olarak ortaya çıkan sanat eserlerinde, isa'nın kabaca yontulmuş bir haç üzerinde acı çekmesinde, gözyaşı döken annesinin kollarında yara bere vaziyetteki vücûdunda, insanlığın günahları için çektiği çilenin dehşetengiz tasvîrinde, zayıf, bitkin, el ve ayaklarında beliren lekeli ve yaralı görüntüsünde görürüz.
hıristiyan âleminin itikad merkezinde olan bu dinî anlatının ana teması, dehşetli bir “agony”'ye, yani “ızdırâba” vurgu yapar.
isviçreli protestan din adamı rochat tarafından 19.yy ilk çeyreğinde neşredilmiş olan l'agonie de jésus (isa'nın ızdırâbı) metninde de gördüğümüz gibi orta devrin hıristiyan terminolojisinde teolojik bir kullanım söz konusudur.
“agony”, aşağı yukarı 14.asırdan bu yana ızdırap ve acı mânâları ile karşımıza çıkarken, karayiplerde bir ada ülkesi olan jamaika'nın argo söz varlığında bir fiil olarak “seks yapmak” anlamını taşır.
böylece, kelimelerin lisânlar evrenindeki enteresan ve heyecan verici serüvenine de tanıklık etmiş oluruz.