sosyal devlet ve sosyal demokrasi kavramlarının birbirine karıştırılması neticesinde ortaya atılmış çekirdek kabuğudur.
şimdi, öncelikle sosyal devlet kavramını ele alalım, bilindiği üzere anayasamıza göre türkiye sosyal bir hukuk devletidir. ne demektir bu? hukuk devleti olması, türkiye cumhuriyeti'inin her alanda hukukun üstünlüğünü kabul ettiğini gösterir. yani bu ülkede, hiçbir gerçek veya tüzel kişi, hiçbir diyorum bakın dikkat edin, hukuktan daha üstün değildir. bu durumun en büyük istisnası milletvekili dokunulmazlığıdır. ha bi de kimi uluslararası örgütlerin ve diplomatların da hukuk karşısında üstünlükleri vardır. bu da uluslararası hukukun bir parçası olarak ülkemizde haliyle yer edinmiştir. sosyal bir hukuk devleti tanımlamasının diğer bölümüne geçecek olursak, bir devletin sosyal olması demek, o devletteki siyasi düzenle, demokrasi olsun ya da başka bir şekilde olsun, iktidara gelen ya da zaten orda bulunan yöneticilerin en büyük gayesinin halkın sosyal refahının arttırılması olduğudur. bu da özellikle gelişmekte olan ülkelerde, zengin ve fakir arasındaki dengesizliği neoliberal politikalarla aşılamayan dengesizliği, devletin müdahalesiyle dengeye getirme çabasıdır. yani halkın sosyal refah düzeyini maksimize etmektir. sosyal devlet anlayışı budur. bunun yanında, eğitim, sağlık, güvenlik gibi birçok alanda da halka hizmet etme görevinin sosyal devlet ilkesinin bir parçası olduğunu tekrar etmeye gerek duymuyorum.
sosyal devlet ilkesinin ne olduğunu artık bildiğimize göre, sosyal demokrasiye değinmenin zamanı gelmiştir artık. sosyal demokrasi, marksizmin çökmesiyle ortaya atılmış bir ideolojidir. marksizmin öngördüğü içşi devrimi, sanayileşmenin ve işçi sınıfının had safhada olduğu avrupa'yı gösteriyordu. fakat bu bekleyişin aksine, işçi sınıfının devrimi, işçilerin pek de yoğun olmadığı, kapitelleşmenin avrupaya göre çok çok çok az yaşandığı rusya da gerçekleşince marksizmin bir anlamda sonu gerçekleşti. bu durum neticesinde marksizme eleştirileri gözönünde bulunduran sosyal demokrasi, tamamen bireyi önplanda tutan yeni bir ideoloji olarak karşımıza çıktı. bilindiği gibi, marksistler bireyi tanımlamaya toplumdan başlarlar. fakat sosyal demokrasi, neredeyse marksizm kadar toplumu düşünürken, bunun yanında toplumun her alanına fırsat eşitliği de vererek, demokratların, yani liberallerin de oylarını talep eden bir ideoloji haline geldi.
sonuç olarak, sosyal demokrasi, sosyalizmin sonuç eşitliğini ve liberalizmin fırsat eşitliğini harmanlayan bir ideolojidir.
konuya yönelik birkaç şey de söylemek istiyorum zahmet edip buraya kadar okuma zahmetine girdiyseniz eğer,bugünkü gazetelerde kaynağı hazine olarak gösterilen habere göre, akpnin son yıl yaptığı yardımlar, önceki 5 yılın neredeyse beş katıdır. sözümona, solcular trafından eleştirilen nokta, devletin sosyal devlet anlayışı çerçevesinde yaptığı yardımlar değil, hükümetin, insanlardan oy alabilmek için attığı adımlardır. bu, feministlerin kadın haklarını savunan kemalizmi, kadınlardan oy almak için yapılıyor nidalarına benzemektedir. devlet, sosyal demokrasiye göre sadece seşimlere son birkaç ay kala değil, her zaman sosyal yardım ve yatırımlarını gerçekleştirmelidir.