bugün

şunu unutma

hayatında bir erkeğin olması ile bir oğlanın olması arasında büyük farklar vardır.
erkek dediğin ağlamaz diye bir kural başlı başına ortadan kalkmalı.
ama erkek güçlü olmalı. bu gücünü, sevdiği kadının arkasında durarak, ona destek olarak, onu yüreklendirerek, kalbinden geçen tüm güzel hisleri kadına paylaşarak, evet zamanı geldiğinde onun ağır çantasını taşımaya yardım ederek göstermelidir.
tabii ki kadın kendi başına her şeyi yapabilir. ama burada önemli nokta kadının çantasını taşıyamıyor olması değil, -kuvvetle muhtemelen- kadından daha güçlü olan erkeğin, partnerine olan ince düşüncesini göstermek için bu jesti yapabiliyor olması gerekir. kaldı ki, kadınlar fiziksel olarak güçlü erkeğini gördüğünde hoşuna gidecektir.
ama konumuz bu değil.
erkeğin, kadına olan ilgisini ve sevgisini hissettirmesi gerekir. -evet aynı şekilde kadının da tabii ki. burada söz konusu erkeğin tarafı-
erkek, kadının elini tutmalı, gözlerine bakarak duygu ve düşüncelerini paylaşmalı. şeffaf olmalı.
çoğunluk olarak kadınların karşısında nazım hikmet ran'ın ta kendisini aradığını düşünmüyorum. methiyeler, şiirlere gerek yok. romantik ruhlar için evet bu önemli bir konu olabilir bu arada.
sonuçta her insanın -kadın tarafı da erkek tarafı da- farklı karakter özellikleri ve farklı sevgi dili vardır. bu dilin iki taraf için de aynı ya da benzer olması hayati önem taşır.
erkeğin kadına vakit ayırması gerekir.
7/24 görüşme & konuşma gibi bir durumun söz konusu olamayacağını göz önüne alırsak "seni özledim. bugün görüşebilir miyiz?" diye bir mesajda asla ve asla kadın yüz üstü bırakılmamalıdır.
eğer erkek gerçekten sevdiğine inanıyorsa, çalıştığı ve para kazandığı durumda, bu paranın bir kısmını zaten partneri ile vakit geçirmek için harcanacağını bilir.
o zaman şöyle bir soru sorulabilir: bana ayıracak birkaç saat bulamıyorsan neden çalışıyorsun?
sorunun cevabı nettir: istemiyordur.
hele ki "ben yoğun çalışsam da sevdiğim insana vakit ayırırım" diye bir cümle dudaklarından döküldüyse...
bir oğlan konuşur; erkek kanıtlar.
bu yüzden kızlar, lütfen şunu unutmayın: ağzı iyi laf yapan ama bunu kanıtlama noktasında sınıfta kalan erkeklere, sizin bir beklentiniz olduğunu ve bu kişinin bunu karşılaması gerektiğini, eğer karşılamayacaksa bunun bir sonucu olduğunu göstermeniz gerekiyor.
aksi takdirde erkekler, var ettikleri sevginin karşı tarafa yansıması sonucunda gözleri kör olacak noktaya gelebiliyor. bu da size olan ilginin ve sevginin size yansımasına engel oluyor.
burada dikkat edilmesi gereken noktalardan biri kadının da anlayışlı davranması. tabii ki yoğun olan bir erkeğin sizi her daim aşka boğmasının imkanı yok. ama yetersiz hissetmeniz sizin suçunuz değil. bu bir histir ve bunu değiştiremezsiniz. çünkü aynı kişi demek ki size zamanında o tatmin hissinin yaşatmış ki siz de kendi kalbinizi açmışsınız. eğer artık bu yetersizlik sizi boğuyorsa bunun sorumlusu asla siz olamazsınız.
lütfen kendinizi tamamen kaptırmış dahi olsanız, eğer yeterli mutluluğu karşı taraftan görmüyorsanız, bu teslimiyeti karşı tarafa hissettirmeyin. her zaman sizi kaybetme ihtimali ile sınava tabi tutmak da bir hata. gerçek aşkta sürekli kaybetme korkusu olmamalı. ama size bunu yapmaya hakkı olmadığını hissetmeli.
şunu unutma ki;
bir ilişkide her şey karşılıklı ruhani tatmin ile ilgilidir.
aynı kişi ve aynı karakterde olmadığınız için aynı şeylere sinirlenmek, kızmak, üzülmek, sevinmek zorunda değilsiniz. bunu göz önünde bulundurun.

şunu unutma ki: bir kadın artık susmaya başladıysa; ya kanının son damlasına kadar onun için savaşmalısın ya da su alan geminde yavaş yavaş okyanusun en dibini boylayacağını kabul etmelisin.

hiçbir sözlü özür, hiçbir bahane bunu hafifletemez.
görmeli ve hissetmelisiniz. aksi takdirde o bir erkek değil, sadece bir çocuktur.