17 ocak 2009 disko kralı zirvesi

entry108 galeri
    87.
  1. zirvenin bi ara aranan adamı olmu$um da haberim yokmu$ meğer.*
    zaten önceki mini bulu$ma eylemine yeti$emeyeceğimi ancak ve ancak hareket saatinde yanlarında bulunabileceğimi belirttiğimden mütevellit* bulu$ma mekânına* 19.30 gibi intikal ettim.*
    içtimadan sonra vasıtamızıda bulup yollandık stüdyo istikametine. saipsiz tarafından herkes tek tek afi$te edildi yolculuk sırasında, $antaj malzemesi olarak kullanılabilir bilmiyorum.

    kayıttı ottu boktu derken 21.00'dan sonra stüdyoya giri$ yaptık. 1 saat kadar bekletildikten sonra içeride minderi kapan karargahını kurdu güzelinden bi yere. güzel dediğimiz yer de okan'ın hemen arkası. ho$ yüzünden ne gördük ki arkasından medet umalım diye dü$ünürken sonradan farkettik ki aslında gayet iyi yere karargah kurmu$uz.

    eskiden reklam aralarını uzun tutar, insanlara çe$itli ihtiyaçlarını kar$ılayacak zaman verirdi bu okan bayülgen ki$isi ama i$te eskiden. gönül sigara, çay, kahve içmek, hacet gidermek, sevi$mek falan isteyince maalesef artık beyaz show misali yerimize mıhlanmak zorunda kaldık.

    program ba$lamadan önce okan bayülgen gene gelip ta$ak muhabbeti cinsinden bi konu$ma yaptı.* lakin bu sefer ben stüdyodaki reyhan isimli hatunu** pek bi geri planda gördüm. eskiden kendisi pek bi direktif verirdi seyirciye.** $imdi o i$leri tamamen okan kendi yapıyo neyse konuya dönersek;

    program ba$ladı konuklar gelene kadar benim ve büyük bi çoğunluk adına tam bi muamma olu$turuyordu. ismail yk çıksa kesin birileri ölürdü benim ailemde dedim, allahtan çıkmadı.

    $afak sezer: programda da aynı sinemadaki kararterini devam ettirdi. seyirciyle sık sık diyaloğa girerek arayı sıcak tuttu her daim. her ne kadar hareketleri bana samimi gelmese de ekran kar$ısında olmasından kaynaklı olarak gerek erkan ba$ındakilere, gerek seyirciye gerek konuklara kar$ı sürekli sıcak davranı$lar sergiledi. sözlüğün zall tarafından parayla yapılamayacak reklamını yaptı* yetinmedi bir daha yaptı.

    ceza: kendisini özellikle dinlediğimi söyleyemem, çalarsa bulunduğum mekanda eyvallah derim katlanırım, lakin bir gerçek var ki dün gece program kendisi olmasa nah* yürürdü. funky c* ile birlikte resmen programın yükünü çektiler. okan rahat rahat sigara içebilsin diye imanı gevredi. bir de ne kadar sevmesem de $arkı söylerken birileri diğer konuklarla fotoğraf çektirmek adına ayaklanıp tabiri caizse ortalığın .mına koyarak kendisine büyük saygısızlık eylemi$tir.
    `
    sözümona yakı$ıklı oğlan: kim'dir nedir bilmiyorum ama salt reklam adına geldiği çok belliydi. ara ara$afak sezer`'in ortamı $enlendirme çabalarına bile buzdolabı kıvamında tepkiler vererek kendini iyice soğuttu. zaten geldiğinde de haz etmemi$tim, program boyu gördük ki hakkında yanılmamı$ım.

    selena'daki hatun: ismini halen daha bilmiyorum, ara$tırma gayretinde de bulunmadım. lakin sevdiğim tarafı çocuk olduğunu kabul etmesi. zira hareketleri falan gayet ya$ındaydı. ho$ kendisi de seyirciyle pûr-i pak tutmaya çalı$tı arasını ve bu giri$imleri sırasında bazen maymun olmaktan kurtulamadı. hakkında hayırlısı.

    ağır abla: oyuncu olduğunu program sayesinde öğrenmi$ bulundum bu hatunun. yalnız fotoğrafçı ecnebi ile girdikleri konu$ma esnasında götü kalkık bi edada, orada çevirmen bulunduğu halde sanki dost sohbetiymi$ gibi kanka muhabbetine girip ne televizyon ba$ındakilerin ne de stüdyodaki seyircilerin bi bok anlamamasını sağladığı için biraz kompleks sahibi olduğu kanaatindeyim kendisinin. geçtim çevirmeni adam yerine koymamasını da izleyen insanlar bi bok anlamadı. zaten stüdyo içine ses zor gelirken ne öyle "bakın ben ingilizce biliyorum, hemide takır takır konu$urum elin ecnebisiyle" edaları falan. cık olmamı$ yakı$tıramadık kendisine.

    ebru ya$ar: sanırım programa sadece ceza'nın $arkı söylemekten anası ağlamasın diye çağırılmı$ kendisi. gerçi bi ara telefonla yayına bağlanan hatun çatır çatır hesap sordu yamulmuyorsam kendisine ama onun dı$ında $arkı söylerken ortalıkta disko topu gibi dolandı durdu. pek bi yorumum yok kendisine.

    alp: soyadını hatırlamadığım tıfıl. o da reklam kontenjanından programa davet edilmi$ besbelliydi. kendisiyle pek bi diyaloğa girilmemesinden zaten programın ilerleyen saatlerinde sıkıldığı pek bi belli oluyordu. ara ara seyircilerle falan muhabbet etti. hadi bitse de gitsek havasındaydı.

    `
    fotoğrafçı ecnebi`: $imdi bu adam pek bi güzel i$ yapıyor dünya çapında besbelli de. yanlı$ zamanda i$tirak etmi$ bulundu programa. çünkü gerek konuklardan, gerek stüdyodaki seyircilerin azman'lığından mütevellit, ne derdini anlatabildi, ne de anlatılanlardan doğru dürüst biz bi bok anlayabildik. velhasıl yazık oldu adama.

    vedat özdemiroğlu: $ukelâ adam vesselam. 2 dakkada gönlümüzü aldı.* fazla geyiğe girmeden, belki de katılan konuklar içerisinde en samimi olanıydı. hatıra bi karikatürde çiziktirdi 2 dakkada. sevdik kendisini.*
    lan jale: biri bu hatuna giyinmeyi, hadi diyelim giyindi oturup kalkmayı öğretmeli. ho$ bulunduğum konumdan gayet güzel röntgenlenebildiğini yanımdaki tanımadığım eleman sayesinde geç de olsa öğrendim ama* bi erkek olarak bu hatunun görüntüsü gördükten sonra ben erkekliğimden utandım resmen. programa i$tiraki sanırım erkeklerin ona kilitlenip fazla ta$kınlığa sebebiyet vermemesi olsa gerek. yoksa tavandaki spotlar daha dekoratif duruyordu stüdyoda.

    genel olarak program: okan bayülgen'in daha önceki programlarına i$tirak eden birisi olarak bu sefer stüdyodaki seyircilerin andavallığından (isteyen alınıp eksileyebilir hiç umurumda değil ama gerçek bu malesef ki) ben o kadar sürdüğüne $a$ırdım açıkçası. $imdi kitlenin arasında biz de bulunduğumuz için kendi götümüzü kaldıracak da değilim. ho$ bizim ahalli de bir süre durumu korumaya çalı$mı$ bir süre, baktılar ki ortam ali babanın çiftliğine dönmü$ çoktan. onlar da koyverdi gitti. uludağsözlük olarak arkamızda bulunan tema vakfı ve uludağ üniversitesi tayfasından epey bi muzdarip olduk. zaten kıt kanaat duyulan yayın sesi stüdyo içine gelmezken, dır dır dır dır bik bik bik bik mahalle karısı edasıyla hababam çene. her$eyin anında kritiğini bağıra bağıra yapma ihtiyacı bi bok duymamamıza sebep oldu. keza gerek aralarda gerek performans esnasında sahneye atlayan tipleri olaya hiç katmıyorum bile. emocan'la ta$ak geçildi ve açıkçası sevindim. ho$ canlı canlı ta$ak geçilen insanların daha bi yüzsüz olduğuna hep $ahit olmu$tum, bu programda da durum deği$medi. illa ki programcıya yada konuğa bi laf sokayım edası. nasılsa bi daha gelemeyecek oraya ya, ne skim huylu bi milletiz halen çözemedim ben. nihayette okan bayülgen'de bu tip durumların alıp ba$ını yürümesi itibariyle programı ba$ta da söylediği gibi erken bitirdi. normalde bu tip andavallıklar ba$gösterdiğinde reyhan devreye girip seyirciyi koordine ederdi. artık o da bıktı heralde ki vazgeçti bu i$lerden. zaten okan'ında pek skinde olmadı. e böyle bi seyirci kitlesine böyle vasat geçen bi program bile fazlaydı açıkçası.

    ha ben kendi adıma eğlendim mi, sonuna kadar, makaranın kralı döndü aralarda. takır takır sözlüğün reklamını yaptık. herhangi bi vandalizm örneği sergilemediği için de katılan tüm arkada$lara te$ekkür etmek isterim.

    program sonrası cümbür cemaat taksim'e döndük. fatal'ın kararsız kalması üzerine döndük çorbacı yollarına. hafif yollu bir sohbetin ardından çoğunluk tophane istikametine doğru yol aldı. günün yorgunluğu ve gecenin uykusuzluğuna yenik dü$memek adına ben home home sweet home diyerek olay yerini terk-i diyar eyledim.
    tanıdığım, tanı$tığım, ve tanı$madığım gelen gelmeyen herkese keyifli zamanlar geçirdiğimiz için te$ekkürler.*
    3 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük