ben alışamayacağımı tahmin ediyordum, alışamadım da.
ağladım. hiçbir zaman şiddetli, delirircesine ağlamadım. ama sürekli, sessizce, içten içten ağladım.
alışır gibi oldum, kabullendim.
sonra ilk hatırasında, ilk keşke böyle de yapsaydım pişmanlığımda yeniden ağladım.
gönül tezim sızlarcasına üzüldüm.
kabullendim kabullenmesine de, eziliyorum. büyük bir pişmanlığım da yoktu, ama eziliyorum. yokluğunun fikri eziyor, göğsüme taş oluyor.
mezarına gittim, mezarına su döktüm.
görmediğim, sadece ismen bildiğim aile büyüklerinin mezarlarına su döktüm.
hepsinin ruhuna dua okudum.
üzüntüm kesildi, ta ki dönene dek.
ve mezarlıktan çıkarken sanki onu yalnız bırakıyormuşuz burukluğu, yalnız kalmaktan çok korkardı..
bu dünya biz ailesine sevdiklerine düşkün insanlara göre değil sanırım.
kendi ailem dışında herkes metanet deposu, herkes gamsız gibi geliyor, bilemiyorum.
''bizim iller sessiz,
bizim iller sensiz,
olamadı gülpembe..''