ferda

entry16 galeri
    16.
  1. internette pek rastlanmayan, attila ilhan'ın bela çiçeği kitabında yer alan şiiri. kendi sesinden dinlenmesi şiddetle tavsiye edilir.

    belki bu son gecemiz doktor sabiha'yla
    nasıl en uzaklarda çalınan eski plaklar
    ne kadar da kalabalık hanımelleri ve böcek çıtırtılarıyla alabildiğine genişleyen
    ne müthiş bir gece
    saygılı nasıl saklı bir ışımayla
    yorgun miyop gözbebekleri
    korkuların bir başka yerinden
    bir başka sabah olmaya başlayacaklar
    gözlük camlarında şimdiden
    kaynaşıp duran ışık çekirdekleri
    bir mavzer namlusu gibi ince
    bir mavzer namlusu kadar kesin
    ve yüzlerce bin

    bir türlü bitmiyoruz ki sabiha'yla
    mısralar çoğaltıp fikret’in öfkesinden
    bizi ve gecemizi zenginleştiren
    sonra bir benim bir onun dudaklarında
    jöntürk komitası’ndan kim bilir kimin
    paris’te söylediği sûz-i dilârâ türkü
    hürriyet gazetesi'ni elleriyle dizerken
    şafakta öfkeli kararların büyüttüğü
    üstelik sarmaşıkların altında
    tamburların iç titreşimleriyle gittikçe derinleşen
    tamburi cemil bey karanlığında
    kırbaç gibi bir mektubuyla girmedik mi geceye
    sadr-ı âzâm mithad paşa’nın
    zât-ı şâhâne’ye
    beşiktaş’taki eski bir konağın
    en osmanlı
    en sûz-i dilârâ saatında
    üstelik sarmaşıkların altında
    fevkalâde riayetim vardır
    zât-ı mülûkânelerine bendenizin
    ancak padişahım
    muzır olan en ufak hususta bile
    menafiine milletimizin
    itaat etmekte mâzurum size
    nizam nedir bilir misiniz
    usul-ü meşveretle idare olunan bir millette
    tafsile hacet yoktur padişahım
    mesele bendenize emniyette
    ricâl-i milletten emin olunuz
    dokuz gündür mâruzât-ı mukaddemeyi
    is’af etmemekte devam ediyorsunuz
    bina-yı devleti tâmire çalıştığımız bir sırada
    yıkmak istiyorsunuz diyebilirim siz
    padişahım âdeta
    eğer bu esbaba mebni
    beni serkârdan azlederseniz...
    tamburi cemil bey’den ürkek beyaz ferâceler
    doktor sabiha’nın ve iç gerginliği
    bu arada
    gazel tarzında bir dersaadet ki ziya paşa’dan
    aruz vezninde telkâri minareler
    ve mahyalar
    ve mahyalar mefailü failün

    öylesine utansak
    gece sisleri ile yüklü öylesine küskün
    üstüste birkaç yüz beyazıt meydanı'ndan
    yine silah sesleri duyar gibiyiz
    uzak ve uzak
    sıkı yönetim tebliğlerinde bu kaçıncı gün
    yürüyün çocuklar
    siz bizi göremezsiniz
    çünkü sizin gözleriniz bizim gözlerimiz
    çünkü sesinizde deprem sesleri var
    bizim sesimizden
    sözün gelişi ben keçecizâde irfan
    mekteb-i tıbbiye'nin üçüncü sınıfından
    hürriyet kademlisi
    mühendishane-i berri-i hümâyûn'dan
    halil cebel-i bereket
    bendeniz
    topkapılı cevdet
    ikinci mim-mim grubu’ndan
    üç yüz otuz altı senesi
    teşrin-i sâni’nin yedisinde
    anadolu'ya iltihâk eyledik
    üç dârü’l-muallimin talebesi
    mekteb-i harbiye derseniz
    ben mustafa kemal
    selânik
    yürüyün çocuklar
    siz bizi göremezsiniz
    büyük yumruklar gibi sıkılı
    içinizde bir yerinizdeyiz
    çünkü sesimizde deprem sesleri var
    sizin sesinizden
    çünkü sizin gözleriniz
    bizim gözlerimiz
    yürüyün çocuklar
    siz bizi göremezsiniz
    nasıl ki doktor sabiha şimdi hem
    büsbütün sultanahmet mitingi’nde
    hem sûz-i dilârâ bir beste içinde
    hem silah seslerine katılıyor
    böyle uzaktan uzağa
    bir mavzer namlusu gibi ince
    bir mavzer namlusu kadar kesin
    ve yüzlerce bin
    eminönü meydanı’nda beyannâme dağıtıyor
    kürd mustafa sephalarından inmiş adamlar
    boyunlarında ipleri
    öylece
    gece bir yerde zor
    önemli değil bir yerde güzelliği hanımellerinin
    râ bıyıklı felâh-ı vatan zabitleri
    değil mi ki durduğu yerde duramıyor
    ve değil mi ki ellerinde silahlar
    ve silahlar ve feilâtün feliâtün

    kıvılcımlar üreterek
    tuz parça dağılıyor
    sûz-i dilârâ üstüne
    sedef kakmalı udlar
    günlerce yine boğaziçi
    edebiyat-ı cedide bulutlar
    ''sarmış
    yine âfâkını yine bir dud-i muannid
    bir zulmet-i peyza ki peyâpey mütezayid''
    bir doktor sabiha ki
    çarpa çarpa açılan duvarların getirdiği
    kelepçe sıtmalarından dehşetli sararmış
    dehşetli dalgalanan
    en köpek karanlıkta en büyük sular gibi
    udların şeyh-ül islâm titremeleriyle
    avuçlarında mısralar ve arap harfleriyle

    ''her uzvu gird-bâd-ı havayişle sarsılan
    bir neslin oğlusun
    bunu yâd et zaman zaman
    asrın unutma bârikâlar asr-ı feyzidir
    her yıldırımda bir gece
    bir gölge devrilir
    bir ufk-u itilâ açılır yükselir hayat
    yükselmeyen düşer
    ya terakki ya inhitat''
    nasıl mızrab uçlarıyla tel tel çizilir
    sultan reşad gecesine tir leylim terelâ
    servet-i fünun mecmuasından fildişi sahifeler
    damad-ı hazret-i şehriyâri enver paşa
    ve bâb-ı âli baskınında bindiği at
    ve paldır kültür fedaileriyle
    ve ilâhiri
    ve ilâ

    ne kadar çok sabiha tanzimat'tan beri
    udların şeyhü’l-islâm titremeleriyle
    silah seslerine yatkın tir leylim terelâ
    dudaklarında mısralar ve arap harfleriyle
    ''bir devr-i şeamet
    yine çiğnendi yeminler
    çiğnendi yazık milletin ümmid-i bülendi
    kanun diye topraklara sürtüldü cebinler
    kanun diye
    kanun diye kanun tepelendi''
    katılır şadırvanlar boyunca su şarkıları geceye
    üçüncü selim'den santurların biriktirdiği
    öksüz bakışlarıyla gezindikçe neyler
    çocuk ıslıkları gibi temiz iyi
    hadi gelsin tâif zindanları bismillâh sürüldüğün
    çıplak cellâtları ve yağlı kementleriyle
    duvarlarında mısralar ve arap harfleriyle
    mısralar müstef’ilün müstef’ilün
    silah okşamalarıyla yarınlara götürdüğün
    öyle müthiş bir gece ki omuzların sıra
    yankılanır tir leylim terelâ kubbelerinden
    bin dokuz yüzlere özgü revolver öksürükleri
    fikret kafiyeleri ile mısra mısra
    parıldadıkça çığlıklar ışıldaklar gibi
    simsiyah meydanların en dip çizgilerinden
    öğrenci kasketlerinin öldürüldükleri
    bir türlü bitmiyoruz ki ama doktor sabiha'yla
    bir yerde benim
    doksanbeş'e doğru yıldızlara yükselişim
    bir yerde onun tarih-i kadim gözlükleri
    karardıkça kararmış eski plaklar
    üçüncü selim'in sûz-i dilârâ bestesi
    hani bambaşka bir gökyüzü saltanatıyla
    tir leylim terelâ
    terelâ

    attila ilhan
    0 ...