bugün

gülseren budayıcıoğlu

son 3-4 yılda dikkatimi çekmiş, özellikle son 2 yıldır türk dizilerinin önde gelenlerinin senaryolarının uyarlandığı kitapların yazarı. aynı zamanda dizilere bizzat danışmanlık yapıyor diye de biliyorum. şimdi bu insanın neden çamurlandığına bakalım.

1) gizlilik ihlali: ülkede kanun var, fikri mülkiyet, manevi haklar var. bunlar kişilerin rızasıyla alınabilir ve ticari, entelektüel ürünlere konu edilebilir. çerçevesini de iş sözleşmeleri belirler. bu yazdığım paragrafı özellikle tepki gösterenler defalarca okusun lütfen. normal bu durum, ne var bunda? yani insanların gerçek hayatta yaşadıkları ve duyguları, onların kabul ettiği normlarda kamuya açık hale getirilebilir ve buradan hikayeler, senaryolar, karakterler türetilebilir. ne var bunda?

arkadaşlar bizim dizilerimizde, çekildikleri süre etkisi dolayısıyla ihmal edilen bir bileşen var: karakter gelişimi. karakterleri yok dizilerin çoğunluğunun, var ise de reytingleri değişince senaristi dahil tüm kadrosu değişebiliyor. değişince karakter zaten değişikliğe uğruyor. bunun yüzünden, tanıdık ve hoşa giden karakter ve konseptlerle başlayan diziler mutlaka mafyatik, entrikalı, felaketli yerlere gidiyor. neden? çünkü karakterleri tutarsızlaştırdığında karakterin gelişimi merak uyandırmıyor artık. seyirci dikkatini de ancak radikal değişimler ve büyük olaylarla çekebiliyorsun. ama o kaynak da sınırsız değil, mafyanın bastığı dizi karakterleri sahnesini farklı dizilerde tekrar tekrar izlemenin kime faydası var ki?

ama konu karakterler olunca.. ilgi çekici karakterleri iyi oyuncular canlandırınca, zoraki uzatılmış bazı sekansları gözardı ederseniz her hafta iki buçuk saat süren dizi bile izleniyor. karakterler üzerine düşünce dizinin esas karakterleri kadar yan karakterleri de dikkat çekiyor. kırmızı oda ya gerçekten öncü ve farklı olduğu alanlarda değineceğim ama istanbullu gelin diye bir gerçek vardı arkadaşlar. bu dizinin yönetmeninin casting işine özen gösterdiğini, yönetmiş olduğu öyle bir geçer zaman ki dizisinden teyit edebilirsiniz. bu dizileri izlemiş farklı insanlara sorun, favori karakter konusunda tekillik görmenize imkan yok, bahse girerim. iki buçuk saati tam dolduran, birçok ayrı karakterinin başına ne geldiğini merak ettiğiniz, yan rollerin muazzamlığı karşısında ana karakterlerin zayıf kaldığı bir iş bahsettiğim.

şimdi karakter gelişimini bu kadar iyi yansıtan bir materyali biz niye kötülüyoruz? şundan:

2) terapi gerçekdışılığı: terapi tekniği böyle değil, gerçek terapist böyle değil, bu kadar hızlı gelişim göstermez, böyle tedavi edilmez... futbolla ilgili dizi yaptığınızı varsayın. ikili mücadelelerin hepsini filme alır mısınız? her seferinde doksan dakikanın tamamını aktarır mısınız? hangi durumda dış etkenleri dahil etmeyi tercih edersiniz?

arkadaşlar yapılan iş film-dizi çekmek. bir hikayeyi anlatan kendi gözünden anlatır, bu sanat bundan beslenir. tuhafsınız gerçekten, okuyanların temiz %20si istanbul'da yaşıyordur; istanbul'u organize işler yönetmeni gibi mi algılıyorsunuz hepiniz, hayır. ee, benim hayatım trafike geçiyor, istanbul filmi çekenler gerçekçilik için benim geçirdiğim saat kadar zamanı trafikte mi geçirtmeli karakterlere? ya uyku saatleri??
dünyayı ezel akay gibi gören var mı? peki onu sevenler filmlerini onun dünyayı gördüğü gibi gördükleri için mi izliyorlar? neyin peşindesiniz anlamadım?

elbette anlatılan yöntemle örtüşmüyor olabilir, ama bu dizilerin, psikolog veya psikiyatriste gidenleri deli diye yaftalama alışkanlığına hiç olumlu etkisi olmadı mı? birileri görüp, benim de aynı sorunum var diyerek oradaki terapi ihtiyacını belki de kendisi için de değerlendirmedi mi? meslek erbabının tepkileri iyice komiğime gidiyor; yahu sizin açınızdan daha fazla insana ulaşmak esas ihtiyaç be. hep daha sağlıklı toplum için, hem sizlerin kazancı için, hem mesleğin ülkedeki gelişimi için.

ben gerçekten anlamıyorum. bir psikiyatrist yazarın kitapları çok okunuyor, film ve dizilere konu oluyor, konu olduğu dizilerde 5-6 bölüm oynayan neredeyse her oyuncu yeniden keşfediliyor, kendi dizilerini çekiyorlar. nesi kötü ya bunun? ihraç ürünü hale gelir, ülke dışına açılır, orada oyuncularımız senaryolarımız tutunursa neresi kötü? sadece gülseren budayıcıoğlu senaryoları ve ilgili yapım şirketleri değil ki olumlu etkilenecek olan. onlarla rekabete girenler de rekabete katılmak için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklar. bu kötüye götürmez bizi, neyin peşindesiniz allahaşkına? napalım boktan dizilerimize iç çekip yabancı içeriklere mi gömülelim illa ki? az yatırımla çok para kaldırılan dandik komedilere mi mahkum olalım?

bir de en komiği oyuncularla ilgili olanı. malum dizimize buradan gireyim. ben örneğin sıkı bir izleyici sayılırım; buna rağmen evrim alasya yı ilk defa kırmızı oda da gördüm. bu kadar içli ağlayabilen ve karakterinin içine işleyenleri ekrana aktarabilen çok az oyuncu görmüştüm, ne yalan söyleyeyim. sonra bir baktım, bütün bölümlerini izlediğime kalıbımı basacağım muhteşem yüzyıl da oynamış. hem de aşırı benzediği nebahat çehre nin gençliğini! herhalde kendisini fazla gerçekçi bir cgi zannettim, çok şaşkınım hala.. kendisi bir istisnadır.

ama salih bademci ye şaşıran var mı mesela? yukarıda bahsettiğim dizilerin hepsinde olan, istanbullu gelin in gizli başrolüyken bu dizideki 3-4 bölümlük performansına neden şaşıralım ki? kim olduğunu bilmiyor musunuz gerçekten?

erkan petekkaya ya şaşıran, övgü düzenleri görüyorum. bazıları şivesine takmış, kardeş belki dizideki 83 plaka gibi hangi yöreden olduğu konusunda net vurgu olmasın diye 2-3 farklı şive yapıyordur, olamaz mı? aynı haltı hollywood aktörleri yapsa emmy yi vermiştiniz değil mi? yahu bu adamın oynadığı ali kaptan kadar esaslı kaç dizi karakteri gördünüz, deyin hele bir? sakız gibi uzadığı zamanlarda, son sezonunda laçkalaşmış olsa bile; her seferinde bir babacanlık beklerken daha da büyük darbeyi suratımıza indiren o karakteri görmediyseniz, erkan efendi yi sadece aynalı tahir jenerikleri ile siyasi çıkışlarından tanıyorsanız kim ne yapsın ki?

ha bir de, burcu biricik i ben kanal d deki tek bir jenerikte gördüm. çok güzel bir kadın ama bunun yanında ne kadar iyi oyuncu olduğunu dakikalar içerisinde çözümleyebileceğiniz birisi. netflix te yakın zamanda göreceğimiz temizlikçi kadın tiplemesini zorlama bulmuştum ama dedeleri ile kırmızı oda ya girdiği andan itibaren oyunculuğuna söylenecek tek olumsuz laf var mı? yetmedi, ne kadar güzel olduğunu açıktan sergileyerek dikkat çekmiş margot robbie den güzellik olarak ne derece eksik ve bunun üzerine gözünüzü kendisinden ne kadar ayırabilerek izlediniz dizilerini? bu potansiyelde bir oyuncu, doğru bir senaryo ile karşılaşmış, buna da gülseren hanım'ın kitapları vesile olmuşsa neden bundan keyif almak yerine kötü görecek yerlerini arıyoruz? örneğin ben bu açıdan, robbie nin girdiği karakterden çok fazlaca güzelliğinin ön plana çıktığı ı, tonya filmi karşısında burcu biricik'in netflix dizisi ve karakterini aşırı merak ediyorum. kıyaslamak için bekliyorum. fena mı?

anlamakta zorlandığım birçok nokta var. toparlarsam, kendisi kesinlikle dizi sektörünün 5-10 yılına damga vuracak hikayelere sahip ve ülkemiz için keşfedilmemiş bir kaynak olan karakterler ve gelişimini kaliteli oyunculuk ve ortalama-bazen üstü yapım ve yönetim ile türkiye ye kazandıran bir akımın çıkış noktası olmuştur. ve ne olur, bu saatten sonra da kimse tek cümlelik sloganvari gerekçe ve önermelerle sayın budayıcıoğlu nu gömmeye kalkmasın. ayıptır ya, muayeneye gelenlerin ödeme yöntemlerini merak edenler olmuş; ne yani; birkaç dakikalık sahne ile karakterleri eft yaparken çekseler olacak mı? ben dizi yapımcıları yerinde olsam, ödeme sistemi ürünlerinden biriyle anlaşıp bu aptallığı sponsorlardım.

not: masumlar apartmanı nı 1-2 bölüm izlediğim için detaylı girmeyeceğim. sadece öyle bir geçer zaman ki kadrosundan orada oynayanları işaret edebilir, eltilerin savaşı nı bu dizi öncesinde izlemeyenleri merve dizdar ı çok önceden keşfedip dizi afişlerini yolda gördüğümde hepsinden rol çalacağını tahmin ettiğime herhalde zor ikna ederim.