din/para dilemmasında kalmış, sonrasında "neden sentezlenmesin?"le kendince çıkış yolunu bulmuş, benzerleri de çokca var olan bir belgesel.
izlediklerimden anladıklarımla saptamalarım şu, bu, o:
ateistler bu hengame içerisinde günahsız olan kesimdir(!). 1. ve 2. dünya savaşlarının çıkış nedeniyle kendilerinin bir ilgisi yoktur; dini imanı para olmuşların-aslında buna uygun en doğru belirleme bu- dünyasında onlar kenarda olup bitenleri izlemişlerdir. ortalık yarı süt liman hale geldiğinde ise menfaatsiz bir aydınlanma gayesi ile sahnede yerlerini almışlardır. suppersiniz ne diyeyim.
atladıkları o kadar çok şey var ki; bunların içerisinde en gözden kaçanı, şu dünyada fikir adamlarının bilim adamlarını yönettiği gerçeği. her götveren diktatörün yanında muhakkak bir bilim adamı yer almıştır. son yapılan araştırmalara göre de dünyadaki bilim adamlarının büyük bir yüzdesi ateisttir ve bunlar şerefsiz idarecilerin köleleri olmuşlardır çoğunlukla.
bu reddedişleri bilimin tanrıyı yok saymasından dolayı değil, öğrendikçe aklın kendisini ilahlaştırmasından mülhem bir sonuçtur. ateist allamei cihanların metamorfozları esnasına bazı melekeler yitirildiğinden olsa gerek kullanıldıklarını fark etmemişler ve/veya buna bazı getiriler-mesela para-nedeniyle sessiz kalmışlardır.
savaşlardan, yıkımlardan, kavgalardan beri ve masum! olan bu güruhun insanlık için çabası; fikir adamlarının kölesi olmak yerine insanlık için ideal olan idare biçimlerini üretip insanlığa sunmak olmuştur diye bir cümle var olsa idi eğer yeryüzünde, kendilerini politikacıların ve patronların köpeği olmadıkları için tebrik edebilirdim, ama yok.
dinlerin temeli efsanelere dayanır iddiasına cevaben; bu, onların çocukları hergün tanrıyı hatırlasın diye ismini ayakkabı bağcıklarına nakşettikleri jesus için geçerli olabilir. biz de öyle nane yok. nietzsche bundan çok daha önce hristiyanlığı bundan çok daha güzel bir şekilde hicvetmiştir. bunu biliyorduk zaten.
dinlerin insanlığa herhangi bir yarar sağlamadığı meselesi de yine hristiyanlığı bağlar. islam'a ruhban sınıfı dahil etmeye çalışanların da yaptıkları kendi sorumluluklarında olduğundan bağlayıcı değildir. kendi dinimi bu belgesel üzerinden tetkike yanaştığımda islam pırıl pırıl ışıldamaktadır.
niye mi? şöyle ki; islam'ın geleneklerle sarmalanmış, kişiye özel ritüellerle ve tarikat şeyhleri ile taassuba itilmiş, bilmem ne partisinin oy talebinin sebebi olamayacak düsturlara sahip, menkıbelerle masallaştırılmış bir din olmadığını gayet iyi biliyorum. birileri bunları yapıp kendi sözleri ile özden uzaklaşıyorlar diye din bu demek değildir.
bu belgeseli hazırlayanların din olgusuna bakışları elbette sadece tahrif edilmiş 2 din üzerinden gerçekleşmiş olduğundan ve o dinlerden birinin içerisinden kadın sevdası nedeniyle ayrı bir mezhebin çıkmış olması gerçeğiyle birlikte, halen tanrı ile konuştuğunu iddia eden bir başkanlarının da şaka gibi olmasına rağmen halen nefes alır vaziyette olması sebebiyle belgesel sahipleri aşina oldukları coğrafyalardaki din üzerinden haklı olabilirler. hepsi o.
ikiz kuleler-wtc-mevzuu:
bu mesele kabak tadı verdi. burada abanılan ve bu sayede yüksek rating yapmış tek nokta, uçakların kulelere dalmasından sonra alt katlarda gerçekleştiği iddia edilen patlamalar nedeniyle bunun stratejileri daha önceden belirlenmiş bir yıkım olduğu gerçeğini işaret etmek. yahu şurada hepimiz aklı başında insanlarız birader/hemşire. yani deniliyor ki; uçakların işi bittikten sonra alt katlarda bazı patlamalar olmuş ve planlı yıkım gerçekleştirilmiştir.
şimdi sağlıklı akıl sahiplerine soralım: bush piçinin ırak ve afganistan işgali için illa ki o kulelerin çökmesi mi gerekirdi? yani diyelim ki o efsane bombalar-bilimsel yaklaşıp komplo teorilerine geçiş yapanlara da bu iş pek yakışmamış ya neyse- yoktu ve binalar çökmedi. yahu çökmemesi daha utanç verici ve daha gaz yapıcı 2 unsur olmaz mıydı? abd halkı günlerce tüten/tütecek 2 kule ile daha feci gaza getirilemez miydi?
yani kuleler çöktü ve din/para ikilisi yaptı bu planı öyle mi? eh, bu orta akıl kabulüdür ve eğer bunda ısrarlıysan samuel huntington ismini hiç duymamışsın demektir.
dünya, her zaman olduğu gibi mustazaflarla müstekbirlerin savaşını yine ve yeniden yaşayacaktır. savaşların bitmesi de tarihe yeni yönünü verecek, gerçek adaleti getireceklerin hakimiyeti ile mümkün olacaktır. birileri gibi oturup mehdi ya da kapitalizm zayıf düştüğünde proleter yumruğun inip devrimin kendi kendine gerçekleşmesini beklemek inandığına dolaysız bir ihanettir.