"...Masaya oturuyorum. Bi sigara yakıyorum. Biraz
kâğıda bakıyorum. “Dur aklım çalışsın” diye bir
kahve koyuyorum kendime.
Yeniden masaya
oturuyorum. Aklıma bir şey gelmiyor.
Biraz eski
dergilere göz gezdirip, masayı siliyorum. Sonra
bir kahve daha koyuyorum.
Eski bozuk bir saat vardı ne zamandır tamir edilmeyi bekliyordu.
içini açıp tamir etmeye çalışıyorum,
yapamıyorum. Zaman geçiyor. Sabaha bitirmem
gerekiyor köşeyi.
Öyle konuşmuştuk çünkü.
Bir çay koyuyorum, sonra bi sigara daha. Biraz
müzik dinleyip, eski günleri hatırlıyorum.
Kitaplarımı önce yazarlarına, sonra
yayınevlerine göre kütüphaneye diziyorum. Bi
çay, bi sigara daha... Saat 3 buçuk oluyor, panik
yapıyorum. “Bir sıçayım sonra kesin
başlıyorum” diyerek tuvalete gidiyorum.
Sıçtıktan sonra, yüzümü yıkarken Ersin’in saç
boyasını görüyorum. “Dur saçımı boyayım genç
gibi hissedersem daha bi güzel çalışırım” diye
düşünüyorum. Beyaz saçlarımı ve kaşlarımı
boyuyorum. Tekrar masaya oturuyorum. Saat 5
oluyor. “Bu saatten sonra çalışılmaz, yatayım da
sabah erkenden kalkıp çizerim köşeyi” diye
düşünüp, saati 7ye ayarlayarak uyuyorum. Bir
daha da kalkmıyorum, hep uyuyorum."