coşkusu ile süper bir akşam geçirmemi sağlamış yazar, televizyon izlerken nadiren başından kalkmama ihtiyacı hisseder ve ekrana sevgi dolu gözlerle bakarım. anlattığı hikayelerle masalla başlayan günü masalla biten bir geceyle uğurlamama vesile olmuştur. denizaltı hikayesi mi dersiniz,muhsin ertuğrul ve nazım hikmet mi, şarlo mu, nasrettin hoca mı, gelibolu mu, dumlupınar mı, hitler mi mussolini mi, aşık veysel mi, neyzen tevfik mi ve daha neler neler. öyle de güzel öyle de içten anlatıyor ki hikayelerini, dev gibi bir adam ama yerinde duramıyor, kafasını tavana vurmaktan korkmayanlardan hani. ikinci kez gelse dünyaya denizaltıcı olmak istermiş, öyle de severmiş denizcileri.
Bir an önce görülsün
diye Akdeniz
Toroslar'da ağaçlar
hep çocuk
kalır. *
"hayat oyundur. insan herşeyi oyun için icat etmiştir. tekerleği araba için icat etseler önce arabayı icat ederler aaa bunun gitmesi için dönen birşey lazım derlerdi. niçin icat edildi tekerlek çünkü çemberdi onu çevirerek oynamak için icat ettiler. yıldırım; herkes ondan korkar değil mi? benjamin franklin diye bir adam çıktı ve uçurtmanın kuyruğuna anahtar taktı ve yeryüzüne yıldırımı hediye etti. paratoneri icat etmek için mi yaptı? uçurtma uçurmak istiyordu."
"ikinci dünya savaşında hitlerle dalga geçen bir adama radyodan Türklere bir mesajınız var mı? dediler. ve o adam nasrettin hocayı anlattı. bana mı inanıyorsun eşeğin anırmasına mı? dünyayı güldüren bir adam bizim nasrettin hoca'ya gülüyordu. ve fıkranın sonunda şöyle dedi; eşeklerin anırmasına inanmayı bırakıp, insanlara inansınlar. ve dönemin vatan gazetesinde bu demeç olduğu gibi yayınlandı. ne oldu biliyor musunuz? nasrettin hoca ve charlie chaplin ilk kez bir araya geldiler ve o gazete iki ay kapandı."
yol kenarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok denizden alacaklıyım.