bugün

çağrışım

bir kelimenin, bir sesin, bir kokunun, ağzımıza gelen bir tadın ya da bir görüntünün... elimizden tutup bulunduğumuz yerden bizi başka bir durağa bırakmasıdır. zihnimizdeki o ilk algının başka bir forma bürünmesidir. zamanda kısa süreli bir yolculuk (bak deminden şimdiye geldim) veya bir tür rahatlama pratiği... zihinde beliren ilk imge ile çağrıştırdığı şey arasındaki uzaklık, birbiriyle ilişki kuramama hâli çağrışımı daha güçlü ve şaşırtıcı kılıyor. tabi bana göre. bildiğimiz bir yemekten daha önce almadığımız bir tat almak gibi. örneğin mazzy star'ın "look on down from the bridge" şarkısını (oldukça depresif bir şarkı) dinlerken zihnimde polizei (1988) filminde üstünde renkli yazıların olduğu bir duvarın dibinde bekleyen ali ekber (kemal sunal) canlandı. bilemiyorum, bu müziği o sahneye yakıştırdığım için mi, duvarı bir köprüye benzettiğim için mi yoksa şarkıdaki bekleme hâlini ali ekber'in yüzünde gördüğüm için mi? belki de hepsi. çağrışım böyle bir şey. mazzy star'ın depresif sesiyle ali ekber'i ( bak mazzy star'dan ali ekber'e geldim) aynı anlatımın, aynı hayalin içinde buluşturabiliyor.