bugün

mezarlık

beni çok düşündüren yerdir. her gün durağa giderken önünden geçerim babam geçerken dua okur arabadaysa müziğim sesini kısar saygısızlık olmasın diye. vasiyet ettim ölürsem müziğin sesini falan kısmasınlar patlatsınlar bir cem karaca albümü. zaten boş mezarda canımız sıkılacak arkadaşlarla biraz neşelenelim değil mi.

insanımızın her şeyi kutsallaştırdığı gibi toprağın içindeki kemik parçalarını da kutsamışlardır. bazen ailemle takılmak için giderim mezarlığa. ailemi ibadet ederken izlemek hem hoşuma gidiyor hem saçma oluşuyla hayret ettiriyor. ailem mezarlığa her zaman abdestli gider ve başörtülü. mezarlıkta etek, şort veya elbiseli kadın görmezsiniz çünkü ölüye saygısızlıktır. yaşarken sanki görmüyorlardı bu şortluları da ölüp gidince rahatsız olacaklar. her neyse annem mezar taşının karşı tarafından dedemle bildiğin sohbet eder “babacım nasılsın, hifanur doğdu çok tatlı bir kız çocuğu” gibisinden hatta dedemin mezarı kaldırım kısmına bakar bizim bebeği önünden geçerken kaldırıp dedeme gösterirler bak bu hifanur diye. ben taş kısmında durunca seni ordan göremez der annem. dedem sanki bizi duyuyor veya edilen dualar dedemi var ediyor gibi. ilginç. babam bahçıvandır. mezarı bir sürü çiçek, gül, bitkilerle kaplar, sular, bakımını yapar. anneme bir gün anne şu mezarları bile kendi göz zevkimiz için çiçeklerle donatıyoruz sırf millet oğlu mezarına bakmıyor demesinler diye dedim. aldığım yanıt “kızım o bitkiler allaha secde ediyor” olmuştu. inanamıyorum böyle düşündüğüne.

tüm bunları türkiye’nin büyük bir çoğunluğu neden yaptığını bilmeden, anlamsız oluşunun farkında olmadan o mezara girene dek yapıyor hayret ettirici. insan hiç mi düşünmez.