bugün

6 haziran çanakkale yangını

Gelibolu işgalde görmediği alevi 2 senede gördü. Çünkü kızılçam devlet tarafından korunmuyor. Bu ağaç Türkiye'deki en yaygın ağaç. Çanakkale'den Hatay'a yanma riski altındaki çok geniş bir bölgede uzanır. Şöyle bir özelliği var ki kolay tutuşur, ama yangınlarla beraber sert kabuklu tohumu aktif hale gelir ve daha hızlı çimlenir. Yangınla açığa çıkan bazı kimyasal ve proteinler ise başka bazı bitkilerin büyümesini sağlar. Ormanların kendi doğal yaşamlarında yangınlara ihtiyacı var yani. Ama bunlar doğal yangınlar ve belli aralıklarla olur. Mesela Akdenizin ortalama 50 yılda bir yanması gerekiyor. Türkiyedeki yangınlar ise kontrolsüz, doğal olmayan ve bitki örtüsünü yok edecek türden. Bunun için yapılması gereken planlama. Her yeri kızılçamla kaplamamak, aralara şeritler açmak, ormanları yağmurlama sistemiyle donatmak, kızılçamların etrafını ateşe dayanıklı ve geçirgen olmayan bitki ve ağaç türleriyle sarmak vb. Bunlar yangınların artacağını kabul ettikten sonra yapılması gerekenler. Yangınlar Türkiye'de ısı arttığı için artıyor. Yani esas mesele ısıyı artıran insan ortamını, ekonomisini, kentleşme stratejisini, tarımını düzenlemek. Eğer bunlar olmazsa bu topraklarda orman kalmaz. Orman kalmazsa yaşam da kalmaz. Krizler daha çok tetiklenir ve bitmek bilmez, açlık genelleşir, insanlar arasında yozlaşma ve düşmanlık büyür. Her şey birbiriyle bağlantılı yani. Türkiye'de bunu anlayacak bir devlet yok. Mevcut üretim ve mülkiyet ilişkilerinin ürünü olan devlet sadece itfaiye birimi olan koca bir antika. Nükleer silaha karşı taş ve sopayla savaşmaya çalışmak gibi. Bu eskimiş ve işe yaramaz antika müzeye kaldırılıp yerine daha gelişmişi kurulmadıkça Türkiye büyüyen bir tehlike altındadır.