eski dostlarla dosdoğru dost olunur geçmişte. o seni anlar sen onu.
hiç konuşmadan, tek sözcük dahi tüketmeden, bir sonbahar vakti demliklerce zehir gibi çaylar içilir birlikte.
sonbahar birlikte koklanir hiç konuşmadan ve içilen demlerin yoğunluğu kadar ağır yaşamlar paylaşılır o sessizlik ve tarifsiz zaman dilimlerinde.
yol arkadaşı olunur, yoldaş olunur eski dostlarla.
barikatlar da yanyana dövüşülür.
en mahrem mektupların çekincesizce emanet edilecegi tek kişidir o.
...ve gözyaşı... gözyaşı dökülecekse aranılan omuzdur onunki. ne var ki heryer de, kalabalıkların ortasında kandan gözyaşı dökülür ama o omuza bir göz sürmek korkutur insanı kimi zaman. o agladığını görmemelidir. agladığını görmesini istemediğini de bilmelidir; ve bilir...adını nasıl biliyorsa öyle bilir.
en güzel günaydınlar onadır. en tahakkümsüz başkaldırılar ona karşıdır. onlar eski dostlardır. komsu camını kırdıgında adı asla verilmeyecek kişilerdir onlar.
onlar hep güzeldir.
saçi basi özlenir.
yıllar geçer, anılar ağır çekimde batar gözlere. bir tane de fotoğrafı yoktur.
...ve hiç olmamıştır da ne garip. nasıl olur bilinmez bir vakit gelir onlara eski dost denir meclisler de adı geçince.
"eski" olsalar da "dost" sözcügünü hep haketmişlerdir ve hak edeceklerdir.