bugün

gecenin şarkısı

https://youtu.be/yO5_xHi0mGQ

Bazen eski girdilerimi okuyorum. Sekiz yıl olmuş yazalı. Utanıyorum o zamanki ebruya bu halimi göstermekten. Ne kadar güçlü, ne kadar gücü var her şeyle mücadele ederken. Ağzı ne kadar bozuk. Cümleleri ne kadar sivri, keskin. Duyguları ne kadar kaynar. Öfkesi, inadı, acısı...

Büyürken durulmuşum, soğumuşum. Hayatı sevmişim. Nefretin güveninden uzaklaşmak kolay değil. insanlardan, hayattan, hayallerden miden bulanırken yaşamak çok kolaymış. Sevginin açıklığı içinde çok duruldum. insanları, okulunu, işini, aileni, bi kediyi sevmeye çalışmak bana bir şey yaptı. Bi hastalığa yakalandım. Artık çok da kızamadığım, herkesi anlayabildiğim, kabullenebildiğim ve sadece eeh diye üzülebildiğim bir hastalık bu. Aynı şarkıları zihnim dayanmıyor. Her gerildiğimde sağ omzum tutuluyor artık. Üzüldüğüm zaman midem bulanıyor. Hayatın paramparça ettiğinde bile ayaklarını yerlere vurarak koşan bana ne oldu?

Hayattan nefret etmek, hayatı sevmekten daha zevkliymiş.

Sizin neye ihtiyacınız var bilmiyorum. Benim acı çekmeden, sövmeden, ağlamadan ve yazmadan birini sevmeye ihtiyacım vardı. Bunu hiç dillendirmedim, hiç kendimle anlaşmadım. Sonra kalemi bırakınca, fırçayı aldım elime. Kalem ruhumun silahıymış, kendimi çok yaralamışım.

Daha kırılgan, daha hassas olabildiğim için kendimle gurur duyuyorum. Artık herkes dünyadan siktir olup gitsin istemiyorum. Buraya bir not düşmek istedim.

Sevgili sekiz yil gelecekteki 34 yaşındaki ebru. Eğer hala her gün ağlamadan, sövmeeden, aci çekmeden, yazmadan sevebildiğin o adamla, kocanla uyanıyorsan, eğer hala dünyanın bokluğuna çok da üzülmüyorsan, eğer hala öğretmensen, çocuklara uzanabiliyorsan benle gurur duy.