bugün

sevgilinin yanında kavga etmek

hiç şüphen olmasın, sevgili nazarında sermaye tüketen bi fiiliyattır bu benim bal börek kardeşim; haklıymışsın, haksızmışsın, dövmüşsün, dövülmüşsün, -hani yine kişinin meşrebine bakar da- genellikle nisa taifesinin pek sikinde olmaz, sonuç bellidir; kavgacısın, çakalsın. kavga çözüm değildir, şiddetten yana olunmamalıdır eyvallah da, an gelir muhatabın bey abi adeta iniler "ne olur çenemi yumruğunsuz bırakma" yahut şakır bülbül hesabı "bu dekmiik, tam benliik" deyu, mecburiyetten giriverirsin kavga olayına.

biz de bu naneyi bir kereye mahsus olmak suretiynen yemedik değil, ha bir iki dravdan itiş kakışı saymazsan tabii. nedir abi?

kız arkadaşımın yanında müstehcen şarkılar söylüyor diye bir veledi boyamıştım da, abileri ve mahalle arkadaşlarını toplayıp geldiğinde bir şekilde hadiseyi tatlıya bağlayıp, kızın yanında yiyeceğim tarihlere geçecek bir zopadan kurtulduğumu sanmıştım hani. neden, kimden ve nereden(harf olarak sayarsan 5n1k'yı tutturduk abi) aldığını bilmediğim bir gazla "gel laa buraya" diyerek aniden bi tekme savurduydu oturduğum yerde sıfatıma. gel gör ki tekmeyi savuran orospu çocuğu nasıl bir beceriksizse tam manasıyla suratımı bulamamış, ayakkabının yırtılmış ve keskinleşmiş köşesiyle sıyırtmıştı yanağımı(inan bana keşke tekme suratıma ineydi diye hayıflandım, bir bu "sıyırtma usülü tekme", bir de "kağıt kesiği" tüketir yaşama sevincimi, ha "halı yanığı?" diye sorarsan da "bak iyi hatırladın" derim tabii).

bir de; yine sevgiliyle dolaşırken, farklı bir siyasi görüşe sahip olduğu ve tam olarak bu sebepten çevrelenmiş olduğu apaçık sırıtan bir garibanı kurtarmak amaçlı kavgayı ayırayım diye koştuydum da, kalabalık güruh beni de itip kakmaya başladıydı. ta ki ağzımdakini fark edip, "bu napmış lan?" dercesine kavgayı dövüşü bırakıp beni izlemeye başlayanaca "sana noluyo lan" diyerek ittirdilerdi beni. kız arkadaşımın "şunu bi açar mısın aşkıaam" diyerek uzattığı lolilopu açtıktan sonra iki dil darbesi nasipleniriz diye ağzıma tıkıştırdığımı unutmuşum, o halde kavga ayırıyorum. allahtan işgüzar bi muhabir aha vukuat var diyerek fotoğrafımızı çekip gazetede basmamış; zira etrafını yirmi herif sarmış, ortada ağzında lolipopla çaresiz bakınan parlak oğlan karesi, siyasi görüş ayrılığı sebebiyle doğan bir kavgadan ziyade efendim bir gangbang, bir bukkake olayını çağrıştıracaktı. bizim de anamız babamız var ulan.

hah, ne dedik abi? bunları saymazsak bir kereye mahsus bu naneyi yedik dedik, demek ki bu haybeci atışmaların ötesinde bir şeyler yaşamış bu biraderin. dayak yiyeceğimden neden bu kadar eminsin bilmiyorum ama meraklan diye dolandırıyorum biraz lafı:

bir vakit üç arkadaş ayrı ayrı yerlerde tatillerimizi yapmışız; okul açılana kadar ankara çölünde napacağımızı düşünürken, ani bir kararla yaz sonu oteller ucuz oluyo hesabı, bir son dakika tatili yapmaya karar verdik. zar zor side'de bir otel ayarladıktan sonra bavulumuzu neyi topladık, biletimizi aldık, aynen aşti'ye.

otobüse bindikten sonra bir kareyi sinsi sinsi izledim abi. bizi yolcu etmeye gelen arkadaşımın babası ve camdan camdan pederiyle kesişen bizim oğlan ve bu ikilinin karşılıklı "yapacak bir şey bulamamaları". ulan ne azaptır be.. otobüsün vakti çoktan gelmiş fakat kalkmalar bilmiyor. kim bilir kaçıncı el sallama, kaçıncı bakışıp karşılıklı gülümseme? peder bey arada bir bi yerlere dalmış gibi yapıyor şu azap dolu iki dakikayı bi an önce tüketeyim diye. bizim herif onca zaman sormadığı mevzuyu hayat memat meselesi haline getirmiş gibi davranıyor, o da o iki dakikayı bitirmek derdinde tabii:

- (ağzını iyice aç, fısıldar tonda ama kelimeleri bastırarak) harabayıı.. nereyeee.. parrrk ettiinh?
- (kulağını gösteriyor) anlamıyoruuum.. anlamıyoruum.
- (parmağını kaldırarak, "du bak bi saniye işareti" yapıyo) harabayıı. (direksiyon sallar gibi yap) haraba haraba. nereyee.. park ettiiin?
- (ulan üçkağıtçı) evet evet. tamam. tamam evet. (el salla) güle güleee. güle güleee.

amaan düşman başına dostlar. üzerinize afiyet ortaokulda lisede neyi servisin kalkmasını beklerken de yan servisin camına kafayı dayamış, arkadaş grubunun arasında en az samimi olduğun, diğer arkadaşlarınla yakın olduğu için mecburiyetten takıldığın elemanla göz göze gelirdin hasbelkader. evet sen. bi iki nabıyon lakırdısından sonra o işkencenin acısını dindirmek içün yapılacak hareketler fikstir; parmak sallayarak tehdit edersin yavşak yavşak, "yarın görüşecez olum senle" dercesine o da sana alttan alttan nah çeker.

neyse. yola çıktık, epey muhabbet ettikten sonra arkadaşım kulaklığını taktı, sonuna kadar da açtı baba sesi, bir süre sonra arkadaşımın kulaklığından gelen şarkının sözleriyle noluyo lan deyiverdim gece vakti:

- "dertsiz gavaat, benim gibiii, iinle duuur. yüreğimiin..."
- şşşş.. hıhahı bu ne lan ne dinliyosun olum sen?
- ne var lan? ali asker olm, sen bilmezsin.
- ne diyo olum o gavat mavat?
- ahaha ne gavatı lan, kaval kaval.. allaan goyunu..

meğersem şarkının sözü "dertli kaval, derdim gibi inle dur" imiş de, bi adamın kavala şarkı yazması mı daha normal yoksa bi gavada mı diye düşünmeden edemiyorum. liseler arası münazara yarışmasına göndereceğim sorudur bu. kazanan taraf kim olursa olsun allah belasını versin. hangi argüman kavala ya da gavada şarkı yazmayı meşru kıldırabilir lan?

benzeri taşakla goygoyla, yolu bitirdikten sonra, geldik otele, kahvaltıdan sonra lobide bi iki saat takılıp odamıza yerleştik, görmemişler gibi havuza koştuk.

iki gün boyunca havuz kenarında taşak karartırken, bi gün karının teki dikkatimiz çekti, elinde bi kağıt parçası tek tek şezlongları gezip bişeyler anlatıyo. bilahare bizim yanımıza geldi:

- hallo!
- hello..
- (elindeki kağıdı gösteriyo)ich bin jahre alt und ich gespielt bingo damen und herren..
- in english please?
- ne diyo abi?
- ne biliyim lan almanca mı bili..
- aa siz türk müsünüz?
- aa biz türküz. sen türk müsünüz?(tahmin ettiğin üzere bu sığır, benim)
- hihihi eveeet. nereden geldiniz, istanbul'dan mı?
- yok hayır ankara. ee ne diyodun az önce?
- haa yaa, animatörler bana şu tombala şeyini kakaladılar beş yuroya, ben de akşam side'ye inicem, katılamıcam yani tombalaya, bileti satmaya çalışıyorum.
- heheh, beş yuro için mi geziyosun şezlong şezlong?(çince de biliyorum)
- hahihi yaa çok kötüsüün.
- eheh tamam tamam ver hadi alırım ben.(belki ekmek çıkar)

kızı gün boyu görmedim ama tombalanın ikramiyesi bi şişe şarabın heyecanı da sarmamış değildi hani, karıdan ekmek çıkmasından ziyade.

akşam yemeği içün giyindik süslendik, indik aşağı. salatadan ana yemeğe tüm açık büfeye taarruz düzenlerken meyve bölümünde kızı gördüm:

- şşş naber?
- aa iyidir. senden?
- iyidir. hani gitmiyo musun side'ye? geçirdin bize de tombalayı heheh..
- ya yok yaa, ablam vazgeçti gitmicez, ben de seni görünce vericektim paranı.
- yok canım ne gerek var. ııı, istersen akşam.. beraber mi katılsak tombalaya?
- oluur, iyi fikir.
- tamam görüşürüz sonra.(çıldır çıldır, çıldırmayan ibne)

gece tombalada bi sik çıkmadı ama kızla harbi eğlendik, inceden kafayı bulunca öpüştük falan, öyle sevgili gibi bişey olduk. bunlar işin ayrıntısı, harbi konuya gelelim.

bizim çocuklar, ben bi de kız, otelin diskosuna gittik gece. arkadaşlarım yaldır yaldır dans ederken ben kızla oturuyordum. bu esnada karşı masadaki herifin bize doğru göz kırptığını fark ettim. bu göz kırpmanın yanımdaki kıza olmadığına kendimi inandırmaya çalışırken, herifin iyice yavşak modda sırıtarak piçliğine devam ettiğini görünce, kimse kusura bakmasın bu derece medenileşemediğim için çözümün "hey dostum nesin sen ha, playboy falan mı? ahbap bilirsin, kızımdan uzak dur ha?" sözlerinde değil, zumzukta, dekmikte olduğuna inanmamdan mütevellit herife doğru yürüdüm, fakat sinirden adeta ingilizceyi unutmuş gibiydim, petek dinçöz gibi konuşuyordum:

- where are you looking? ay vil şov yu vadıt miins..

benim deli halimi gören rus'un arkadaşı bağıra bağıra yanımıza gelirken, arkadaşlarım da hadiseye uyanmışlardı fakat suçlunun kim olduğunu bilmedikleri için araya girmekle yetinmişlerdi. sonra benim "kıza göz gırpıyodu laaan" diye bağırmamın üzerine kısa boylu ve zayıf olmasına rağmen gözümün önünde şov yapan arkadaşım, rus'un arkadaşına bir kapattı baba, yemin ediyorum herifin suratından "duburuşşka" efekti çıktı.[müslüm gürses bi filminde bi hamam terliğiyle koskoca mafya teşkilatını çökerttiydi abi(ikizler ya da talihsizler filmlerinden biri olabilir). herif hamam terliğini her vuruşunda mafya elemanlarının suratından "devoçka" diye ses geliyodu lan. a clockwork orange'a atıfta bulunulduğunu ümit ediyorum]

heriflerle tekme tokat birbirimize girdikten sonra araya garsonlar girdi, diskodan çıkardılar bizi. gurur duymuyorum ama etmem gereken bi kavga olduğuna inanıyorum hala; kızın, herifin göz kırpmasına sebep olacak tribine, kevaşeliğine evvelden aysaydım, gireceğim iş olur muydu kavga, dövüş?

bir şey değil, hadiseyi büyük bir soğukkanlılıkla izleyen yanımdaki karı, ne için dövüştüğümü, kimin için dövüştüğümü düşünmeksizin; bütün olay durulduktan sonra, herkes eski keyfine kavuşmuşken bi anda onlarca insan arasında böğürdüydü:

- niye olay çıkardın! neden çocuk gibi davranıyosun!!

neden çocuk gibi davranıyosun.. ah be güzel kızım, ah be yetmiş iki erkek kolunda ömrünü tüketmiş, gönlü ihtiyar kızım;

bilmezsin ki ben, sen yokken de özlerdim çocukluğumu...
güncel Önemli Başlıklar