aşk, tat aramaktır. oysa sevgi, sığınak aramaktır. aşk, aç bir düşkünün yemek yiyişidir. oysa sevgi, yabancı bir ülkede dildaş bulmaktır..
aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır.
oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur.
aşk genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir.
oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.
aşk, her renkte, her düzeyde, somut güzellikle bağlantılıdır. schopenhauer'ın deyişiyle: "sevgilinizin yaşına bir yirmi yıl daha ekleyin de onun duygularınızda bıraktığı doğrudan etkileri gözlemleyin."
aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir. uzaklık uzun sürecek olursa azalır. ilişki sürecek olursa değerini yitirir. ancak korku, umut, sarsıntı ve acı çekmenin yanı sıra "görüşüm-uzaklaşım"la diri, güçlü olarak kalabilir. oysa sevgi bu durumları bilmez. dünyası başka bir dünyadır.