bugün

büyük çamlıca camii

cami yapıp bunu göklere kadar yükselen üç şerefeli minarelerle donatmayı düşünen ve bunun için çaba sarf eden kişi, minareyi bu kadar yüksek yapmakla islam'ı yahut o eseri meydana getiren kişileri kurtaracak bir 'güç' vücuda getirdiği zannında. bunun bir bakıma 'şirk' koşmak olduğunu unutuyor. islam kültürünün çok üstün vasıflı bir ürününün (örneğin selimiye'nin) alınıp bugün tekrar edilmesinin çözüm olduğunu zannetmek, o ürüne ilahi bir güç atfetmek anlamına gelir. onun islam'ın hangi evrensel prensiplerini yansıttığının, hangi tarihi ve mahalli sürecin yansıması olduğunu tahlil edilmemesi; bugün yapacağımızın hangi evrensel islami değerlerin icabı olarak gerçekleştirilmesi lazım geldiğinin , hangi islami çabanın tarihi sürecin bugünkü hangi mahalli şartların (teknoloji, yapılar arası münasebet, sosyal örgütlenmenin şartları vs.) ürünü olduğu tahkik edilmemesi, eserin 'meselesi'nin bulunmadığını gösterir.

Dolayısıyla hakikatin her şeyin içinde bulunduğunu, her anda ve her şeyde tezahür ettiğini tahkik etmek mecburiyeti vardır. Yani vahdaniyete inanmak, her türlü şirkten uzak kalmak temel tavır olmalıdır.

"Zira Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinde de perde vardır ve büyük azap onlar içindir."(Bakara, 2/7)

(bkz: turgut cansever)