bugün
- eşcinsellik kendi kendini hadım etmektir21
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır14
- insanı zengin hissettiren şeyler15
- barbara palvin'in aldatılması16
- seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşardınız19
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri18
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür21
- türkiye de intihar vakalarının artması11
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba21
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi23
- aleyna tilki10
- ismail kartal8
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı19
- geldi yine deli11
- türkiye cidden almanyadan daha iyi9
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği10
- içine şeytan girse ne yaparsın13
- ümmetçilerin azerbaycan düşmanlığı10
- artık yazmayacağım9
- erkekler ne işe yarar19
- yanında karısı varken karı kıza bakan erkekler9
- arda güler11
- askerliğe veda gecesi8
- jose mourinho62
- icardi190521
- 2 haziran 2024 küçükçekmece de çöken bina10
- iremga9
- anın görüntüsü11
- magicovento17
- carlo ancelotti8
- albay kemal13
- albay kemal'in yazdıklarıni okumamak9
- iq seviyesi yükseldikçe tanrı inancının azalması9
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- nihavend longa20
- true nickli yazar8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz8
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün9
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- kizil kara14
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- magicovento cesurluğu17
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu8
21 Ekim 2008 tarihli "sıvasız evlerin ölü çocukları" adlı yazısı okunmalıdır, okutulmalıdır, hatta abartıyorum ders kitaplarına konulup öğrencilere ezberletilmelidir. Link vermiyorum, buyrun aşağıya:
---------------------------------------------------------------------------------
Yoksul edebiyatı yapma, oğluuum!"
Tabii ya!
"Asansörde ter kokuyordu" dediğiniz çocuklardan belki bunlar.
"Göbeğini kaşıyan adam"ın çocukları belki.
"Başörtülü" diye anasını nizamiye, hastane veya okul kapılarında itelediğiniz, ötelediğiniz, belki bacısını üniversite kapılarından sokmadığınız çocuklar.
"Ananı da al" diye azarladıklarınızın çocukları belki.
"Orduda hiyerarşi vardır, herkesin yeri bellidir, girerken bilmiyorlar mıydı" diye, bir orduevi kapısında karısıyla, çocuğuyla, babasıyla, anasıyla rezil edip kovaladığınız çocuklar.
"Bir kilo pirince oy veriyorlar" dediklerinizden belki de.
"Bunlarınki de bir oy benimki de" diye ayağınızla basıp işaret ettiğiniz çocuklar.
"Sayıyla mı verdiler" demiştiniz ya, işte o çocuklar.
" Şehrin içine ettiler" ya, onlar da olabilir bu çocuklar.
"Ağzı çorba kokanlar"ın, çayırda piknik yapanların, belki atletiyle oturanların, denize entariyle ürkek adım atanların çocukları.
"Bunlar köylü olduğu için yüksekte yürüyemiyor, tersanelerde düşüp ölüyorlar" dediğiniz çocuklardan işte.
Bir atölyede, bir izbede üç paraya kot taşlattığınız, tinere, dumana, zehre, kansere boğduğunuz, toplu halde yakınca azıcık vahvahladığınız çocuklar.
Kamyon kasalarında derelere döktüğünüz minik tarım işçisi kızlar var ya, işte onların kokusundan çocuklar.
Müzik zevklerini, giyim tarzlarını, ağız tatlarını, konuşma üsluplarını, dil falsolarını, küfür kıyametlerini, hoyrat hayata hoyratça atılışlarını, yan bakışlarını, itiş kakışlarını, statlara yığılışlarını "estetikten, medeniyetten, terbiyeden, seviyeden" uzak bulduğunuz çocuklar belki de.
Belki hepsi hem ondan, hem bundan, hem şundan değil.
Ama biraz ondan, biraz bundan, biraz şundan.
Aslında sevmediniz
Siz bu çocukları aslında hiç sevemediniz.
Sevmediğiniz için sevilemeyecek, sevinilemeyecek hallere de getirdiniz.
Bu çocuklar bazen varoşların solcu çocukları oldu, bazen başbuğların kurtları, bazen linçe uğradılar, bazen linçlerin kalabalıkları oldular, bazen bir isyanla jilet atıverdiler, bazen bir hoca peşine düşüverdiler, yerüstünde umut kovalarken yırtanı da oldu, namusuyla kan ter içinde kalanı da, yer üstüne düşeni de yeraltına sıvışanı da, araziye uyanı da yoldan çıkanı da; taş attıkları da oldu mermi sıktıkları da...
Sünni idiler, Alevi idiler, Türk idiler, Türkmen idiler, göçmen idiler, Kürt idiler.
Siz, yani belki siz değil de, işte o "Sizler", bu çocukları aslında hiç sevemediniz.
Öyle tepeden, yükseklerden, makamlardan, rütbelerden kibirle bakıp da, aslında çoğu zaman aşağılayarak, onları "adam etmek" ile bir türlü edememek arasında kaldınız.
Onlara dair hakiki her şeyi, bazen inançlarını, bazen hayallerini, oylarını, soylarını, yoksunluklarını, yoksulluklarını; ellerindeki tek hazine haysiyeti de yamultarak, aşağıladınız.
Ama ölülerini çok seviyorsunuz.
Tabutları arkasında, sivil ve askeri erkân, diziliyorsunuz.
Köşeler döşeniyor, manşetler düzüyorsunuz.
iktidar oluyor, sevk ve komuta ediyor, muhalefet de yapıyorsunuz.
Yüzüne bakmadığınız başörtülü analarına sarılıyor, hakiki insan(haklarına mıçıp sıvadığınız sıvasız haneleri ziyaret ediyorsunuz.
Dayakla, azarla, aşağılamayla, insan yerine komayışla inlettiğiniz bedenlerini ceset ceset kutsuyor; kırıp paramparça ettiğiniz, gencecik çürüttüğünüz ruhlarını sanki onları hep sevmiş gibi yolcu ediyorsunuz.
Bir bakın, bir yüzleşin, bir sadede gelin:
Hayatta kalan hiçbirini, neredeyse bir gün bile, "şehit" adıyla uçanlara bir süre bahşettiğiniz şefkatle sevmeyeceksiniz kolay kolay.
Hayat maalesef kimi için, hakiki sevenleri dışında, ancak ölümle insani mana ve toplumsal saygı bulabiliyor:
Yaşarken zerre kıymetin olmadığı için...
Bir ihtimal, denk gelirse, ancak ölün sevilebiliyor!
Hayat değersiz, hayatın önemsiz...
O yüzden ölüm kutsanıp duruyor!
Çünkü, ölmeyen milyonlarca insan da öyle biliyor, yani öyle sanıyor ki, yaşarken değersiz kılınmış hayatının tesellisi, ölürken bir kıymet kazanabilme, ölürken sevilebilme, hakikaten bir cennete gidebilme, belki hatırlanabilme ihtimalidir.
Bir ihtimaldir!
---------------------------------------------------------------------------------
Yoksul edebiyatı yapma, oğluuum!"
Tabii ya!
"Asansörde ter kokuyordu" dediğiniz çocuklardan belki bunlar.
"Göbeğini kaşıyan adam"ın çocukları belki.
"Başörtülü" diye anasını nizamiye, hastane veya okul kapılarında itelediğiniz, ötelediğiniz, belki bacısını üniversite kapılarından sokmadığınız çocuklar.
"Ananı da al" diye azarladıklarınızın çocukları belki.
"Orduda hiyerarşi vardır, herkesin yeri bellidir, girerken bilmiyorlar mıydı" diye, bir orduevi kapısında karısıyla, çocuğuyla, babasıyla, anasıyla rezil edip kovaladığınız çocuklar.
"Bir kilo pirince oy veriyorlar" dediklerinizden belki de.
"Bunlarınki de bir oy benimki de" diye ayağınızla basıp işaret ettiğiniz çocuklar.
"Sayıyla mı verdiler" demiştiniz ya, işte o çocuklar.
" Şehrin içine ettiler" ya, onlar da olabilir bu çocuklar.
"Ağzı çorba kokanlar"ın, çayırda piknik yapanların, belki atletiyle oturanların, denize entariyle ürkek adım atanların çocukları.
"Bunlar köylü olduğu için yüksekte yürüyemiyor, tersanelerde düşüp ölüyorlar" dediğiniz çocuklardan işte.
Bir atölyede, bir izbede üç paraya kot taşlattığınız, tinere, dumana, zehre, kansere boğduğunuz, toplu halde yakınca azıcık vahvahladığınız çocuklar.
Kamyon kasalarında derelere döktüğünüz minik tarım işçisi kızlar var ya, işte onların kokusundan çocuklar.
Müzik zevklerini, giyim tarzlarını, ağız tatlarını, konuşma üsluplarını, dil falsolarını, küfür kıyametlerini, hoyrat hayata hoyratça atılışlarını, yan bakışlarını, itiş kakışlarını, statlara yığılışlarını "estetikten, medeniyetten, terbiyeden, seviyeden" uzak bulduğunuz çocuklar belki de.
Belki hepsi hem ondan, hem bundan, hem şundan değil.
Ama biraz ondan, biraz bundan, biraz şundan.
Aslında sevmediniz
Siz bu çocukları aslında hiç sevemediniz.
Sevmediğiniz için sevilemeyecek, sevinilemeyecek hallere de getirdiniz.
Bu çocuklar bazen varoşların solcu çocukları oldu, bazen başbuğların kurtları, bazen linçe uğradılar, bazen linçlerin kalabalıkları oldular, bazen bir isyanla jilet atıverdiler, bazen bir hoca peşine düşüverdiler, yerüstünde umut kovalarken yırtanı da oldu, namusuyla kan ter içinde kalanı da, yer üstüne düşeni de yeraltına sıvışanı da, araziye uyanı da yoldan çıkanı da; taş attıkları da oldu mermi sıktıkları da...
Sünni idiler, Alevi idiler, Türk idiler, Türkmen idiler, göçmen idiler, Kürt idiler.
Siz, yani belki siz değil de, işte o "Sizler", bu çocukları aslında hiç sevemediniz.
Öyle tepeden, yükseklerden, makamlardan, rütbelerden kibirle bakıp da, aslında çoğu zaman aşağılayarak, onları "adam etmek" ile bir türlü edememek arasında kaldınız.
Onlara dair hakiki her şeyi, bazen inançlarını, bazen hayallerini, oylarını, soylarını, yoksunluklarını, yoksulluklarını; ellerindeki tek hazine haysiyeti de yamultarak, aşağıladınız.
Ama ölülerini çok seviyorsunuz.
Tabutları arkasında, sivil ve askeri erkân, diziliyorsunuz.
Köşeler döşeniyor, manşetler düzüyorsunuz.
iktidar oluyor, sevk ve komuta ediyor, muhalefet de yapıyorsunuz.
Yüzüne bakmadığınız başörtülü analarına sarılıyor, hakiki insan(haklarına mıçıp sıvadığınız sıvasız haneleri ziyaret ediyorsunuz.
Dayakla, azarla, aşağılamayla, insan yerine komayışla inlettiğiniz bedenlerini ceset ceset kutsuyor; kırıp paramparça ettiğiniz, gencecik çürüttüğünüz ruhlarını sanki onları hep sevmiş gibi yolcu ediyorsunuz.
Bir bakın, bir yüzleşin, bir sadede gelin:
Hayatta kalan hiçbirini, neredeyse bir gün bile, "şehit" adıyla uçanlara bir süre bahşettiğiniz şefkatle sevmeyeceksiniz kolay kolay.
Hayat maalesef kimi için, hakiki sevenleri dışında, ancak ölümle insani mana ve toplumsal saygı bulabiliyor:
Yaşarken zerre kıymetin olmadığı için...
Bir ihtimal, denk gelirse, ancak ölün sevilebiliyor!
Hayat değersiz, hayatın önemsiz...
O yüzden ölüm kutsanıp duruyor!
Çünkü, ölmeyen milyonlarca insan da öyle biliyor, yani öyle sanıyor ki, yaşarken değersiz kılınmış hayatının tesellisi, ölürken bir kıymet kazanabilme, ölürken sevilebilme, hakikaten bir cennete gidebilme, belki hatırlanabilme ihtimalidir.
Bir ihtimaldir!
güncel Önemli Başlıklar