bugün

sözlük yazarlarının itirafları

çabuk sıkıldığımı söylemiş miydim. cümlenin yarısında daha. mevzuya bahis konudan dahi sıkıldığımı filan işte. hatta arada sırada nefesini tutuyorum. düz kaslarım canımı sıkıyor. bu denli bir sürekliliğe tahammül edemez hale geldim. peki neden.

çünkü neden olmasın.

ve çünkü. olmak istediğimiz kişi olma şansımız yok. olduğumuz kişiyi kabullenme şansımız yine yok. olduğumuz ve olmak istediğimiz kişi arasına sıkışmış vaziyette. sürekliliklere katlanmak. tam anlamıyla bir mutlakiyet.

sondan eklemeli dillerin varlığı sevindiriyor beni. ama öyle coşkulu bir sevinç sanmayın. yerli yersiz bir sevinç de sayılmaz. tam olarak yakamoz kıvamında. ruhu deniz. ay ışığını süreklilikler olarak kabul edebilirsek. tam da kıvamında bir dalgalanma ile. eser miktarda yakamoza bağrını açabiliyor ruhum. ancak. bu bağır açışta sadece yakamozlar yaşamına devam edebiliyor. hatta. sadece onlar yaşama başlayabiliyor. ve hatta. yakamozlardan da sıkılarak. aniden düğmelerini kapatıyor. ruhum anlamsız gömlekler giyiyor gibi. üstelik. yaka düğmelerini kapatıyor sıklıkla.

öyle bir yaştayım ki. bir kısım insanlık bana göre çok küçük. geriye kalan kısmı da aşırı büyük. yeterince sıkışıklık yokmuş gibi hayatta. bir de zamanın tüketilmesi suretiyle meydana gelen olguların arasında kalıyorum. kimisi çok çocuk. kimisi aşırı ihtiyar. bense. kendi yaşımı tahlil etmek için bile kimilerine muhtaç.

bugün. pek de alışık olmadığım şeyler duydum. fazla açık sözlüydü insanlar. bir kısmı lütfetti. iyi niyetlerini. diğerleri de samimi. olumsuz düşüncelerini duyabildim. şu evrende. benim duymama mı yoksa onların söylemesine mi daha çok ihtiyaç vardı bilmiyorum ama. enerjiye dair temel yasalardan biri daha işte. dolaşacak enerji. potansiyelini muhafaza edemiyor. bir şekilde akıyor. dönüşüyor. bozunuyor. ne bileyim fiziksel ya da kimyevi olaylar oluyor. gözümüzün önünde. her geçen gün. saat. dakika. lahza. an.

önce kötü sözleri sarf edelim ki ağzımızda iyilerin tadı kalsın daima. yoksa yaşayamayız. kendi ağzımıza bir parmak bal çalmadan. benim gibi zayıf ruhların hayatta kalma olasılıkları oldukça düşük.

görüntü kirliliği olarak dolaşma. su saçını ya kestir ya da tara dediler bana. hem de bugün işte. hem de işimde gücümde. ekmek ve sigara almak için para kazanabilmek adına. nahoş bir kamu kurumunda. saatin beş buçuk olmasını beklerken. ne gerek vardı sanki. hakikaten. evren buna ihtiyaç duymuş olamaz gibi.

öte yandan. iyi şeyler de duydum gibi. mesela. daha önce hiç düşünmediğim şeyler söylüyorsun dedi bugün biri bana. olumluluk ve olumsuzluk üzerine fikirlerimi açıklamaya başlamışken daha. duraksadım orada. neyse dedim içimden. geri kalanına yarın devam edeyim. belki yine söyler. onun söylemesine ya da benim duymama yönelik bir ihtiyaç var olmasa da.

son olarak da. hiç takip etmediğim bir dergiden mail geldi. ben de istersem bir yazımı yayınlamayı teklif ettiler. hem de şiir bile olabilirmiş. biraz düşündüm. satın almak için altı ay para biriktirdiğim bir ayakkabı geldi aklıma. tam da parayı biriktirdiğim gün. ayakkabıya olan ilgim tamamiyle yok olmuştu. galiba. aynı şeyleri bu konuda da hissettim. o ayakkabıyı hiç satın almadım. bir daha dönüp de bakmadım.