bugün

kimse okumasa da

Yenilmiş hakların üzerine düşünen kendisi için elinden gelenin fazlasını yapmayan adamın öyküsüydü.
Kendisi için çıkar elde etmenin yaşı ilerledikçe bir faydasının olmadığını fark etmişti.
Küçük mutluluklar için manevralar yaptığını inkar etmese de kazanç sağladıkları hiç bir ahlak kuralında müebbet hapsi öngörmüyordu.
Yinede suçluluk duyuyordu çıkar sağladıklarından.
Yağmur delinmiş gökyüzünden yağarken ıslanmamak için bir yere sığındığında yapraktan seken damlalardan korunmak için yaptıkları elinden geldiği kadardı.
Kendini güneşli yanda bıraktığına inanmak insanlık için evcilik oyunu kadar gerçekçiydi.
Kimsenin hakkının yenilmesine tahammül edemiyordu.
Ezilenlerin yanında yer almak ve onlarda kendinden bir şey bulup ezilen adam olduğunu düşünmek onun zenginliğiydi.
Öyle gözükmüyordu ama ezilen tabaka sınıfındaydı.
Akıl sonradan başa geliyordu.
Kendi gibi değişen yaşam onu şaşırtmıyordu.
Teknolojiye ve gelişen yaşam standartlarına inat onun inandığı fakirleşen insanlar vardı.
Hayat ve o zıt yönlerde ilerliyorlardı.
Herkes geçmişin uzağında uzay çağına eriştiğini zannediyordu O ise gelişmenin kendi geçmişinde olduğuna inanıyordu.
Bir şeyi hatırlamak ve bir gün her şeyin daha güzel olacağına inanmak uyku kadar güzel.