"hayat o kadar berbat olamaz, diye düşünürüm bazen. ne de olsa, sonunda insan boğaz'da bir yürüyüşe çıkabilir."
orhan pamuk'un bir röportajda söylemiş olduğu bu söz, bir şehri sevmeyi anlatan en rafine sözlerden birisidir sanırım.
bir şehri sevmek; insana, hiç bir zaman eksilmeyen, kendine özgü bir huzur kazandırır. bu huzuru oluşturanlarsa değerini bildiğiniz, bilmediğiniz ya da sonradan anladığınız bir çok şeyden ibarettir. çocukluğunuzun geçtiği sokağı düşünün. belki de benzerinden binlerce var ama yalnızca birinde sizin mahalle arkadaşlarınız ve oynadığınız oyunlar var. gittiğiniz lisenin duvarlarının hiç bir ilgi çekici özelliği olmayabilir. ama yanından geçerken, birden okul yıllarınızı hatırlatan yalnız bir lise vardır. ilk düşüp yaralandığınız, ilk kez öpüştüğünüz, ilk kez aşık olduğunuz yerler yalnızca şehrinizin sokaklarında olacak ve bir daha tekrarlanmayacak. hergün arşınladığınız, kaldırım taşına küfrettiğiniz caddelerin değerini anlamak için, şehrinizden 1 ay uzak kalmanız yetebilir.
yaşadığınız şehir, komşularınız, apartmanınız, arkadaşlarınız kişiliğinizi şekillendirirken, yarısını unutup, yarısını anlattığınız bir çok hatıranız olur. her şehir, içinde yaşayanı için güzeldir. tabi sevmesini bilirseniz.
...yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
bu şehir arkandan gelecektir.
sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
başka bir şey umma..
derken bizim duygularımız gibi şehrimizden de kopamayacağımızı anlatır bir anlamda. her hangi bir nedenden ötürü kentinizden uzak kalsanız bile kafanız hep aynı şehrin sokaklarını arşınlar. zaten duygularınızı şekillendiren de kent değil miydi?
etrafınızda gördüğünüz yıkılmaya yüz tutmuş eski evler, siz onu görünceye kadar onlarca kişiyi adam etti, rakı masalarında anlatacak anılar kazandırdı. evin penceresindeki, kapısındaki işlemeler size estetik kazandırdı. merdivenlerinde oturan kızlar ve anneleri, size sevgililer ve komşular verdi. şehre hakim bir tepenin manzarası, yarım saatliğine sizi dertlerinizden kurtaran yoğun bir şaşkınlık ve huzur verdi. sevgilinizin sizi terkettiği parklar, sahiller, caddeler sizi uslandıran acılar verdi.
çocukluğunuzda dev gibi görünen sokak merdivenleri, büyüdüğünüzde minicik görünce hemen kazandım deyip sevinmeyin. yaşlandığınızda tekrar büyümeye başlayacaklar. yıllar boyunca duyduğunuz huzurun bir kısmı, yaşlandığınızda içinizi burkacak olsa da size bir ömür veren bu şehre kızmaya hakkınız olmayacak hiç bir zaman. şehrinizdeki denizin, evlerin, sokakların, meydanların, okulların, faytonların, meyhanelerin, manzaraların, camilerin, kulelerin, kaldırım taşlarının canlı olduğunu unutmayın. onları öldürdüğünüzde kendinizi öldürdüğünüzün farkına varamayabilirsiniz.
izmir'de benim huzur bulduğum şehrim (bakınız: (#4052492)) . her ne kadar başka bir şehirden gelmiş olsam da çocukluğumun başında yakalayabildim. hala üzülerek, gülerek, düşünerek toprağında yaşıyorum. umarım öldüğümde de hala aynı toprağın üzerinde olurum. çünkü, ölürken bile huzurlu olmak istiyorum.