bugün

24 haziran 2018 genel seçimleri

efendim, "dip dalgası" varmuş...

bildiğiniz gibi değil çok büyük bir sürpriz olacak ve ak parti kaybedecekmüş...

Erdoğan yenilirse "mann" adasına kaçacakmuş...

muharrem ince gümbür gümbür geliyor artık kimse onu durduramazmüş...

miş miş miş de muş müş muş...

ahahahah! yazarken bile ağzımla değil götümle gülüyorum ama gelin ben size aslında işin gerçeğini anlatayım;

türkiye'yi memurlar mı idare edecekler, köylüler mi? kavganın gözü bu sorudur.

çünkü türkiye'de bir burjuva sınıfı yoktur. aristokrat olmadığı için burjuva olmamıştır, burjuva olmadığı için de düzgün bir işçi sınıfı... şimdi "burjuva sınıfı" diye adlandırılan kesimi ayda 50000 tl kazanan insanlar olarak algılayabilecek gerizekalı-sittirici çadır kurma meraklısı embesil yazarlar olacaktır. normaldir!

(pardon, burjuva sınıfı vardı, "gayrimüslimlerdi" bunlar, tasfiye edildiler. milli devlette onlara yer yoktu.)

kendine aristokrat havaları vermeye çalışan bir avuç ihtiyarı kurcaladığın zaman ataları genellikle ya kapıkulu çıkar, ya da ibrikçibaşı gibilerden saray görevlisi. kapıkulu aristokrat değildir, bir tür "süper bürokrattır" osmanlı'da.

bunun gibi, çok zengin vatandaşlarımız da vardır, bunların bir kısmı çok iyi eğitilmiş, kültürlü insanlardır, yeni zengin olmuş hırtlar gibi serseri de değillerdir, köklüdürler, mazbut yaşarlar. ama bunlar, bir sınıf olarak burjuvaziyi oluşturamazlar, bir kere sayıları yetmez.

niçin böyle bir ukalalık ettik?

çünkü geçen aylarda iki şey oldu. bir; tüsiad başkanı, "avrupa birliği'ne uyum için tck'nın 301'inci maddesi hemen kaldırılsın ve Avrupa ile barışılsın" dedi.

burası düzgün bir ülke olsaydı bu laf üzerine o madde hemen kaldırılırdı, bu bir, aslında o madde daha başından hiç konmamış olurdu, bu da iki.

çünkü türkiye'yi tüsiad, daha doğrusu onun temsilcileri ve "onlar gibiler" yönetiyor olurlardı. karşılarında da, emekçilerin gücüne yaslanan düzgün bir sol parti bulunurdu.

ama şu madde, daha birçok konu gibi, ankara'da memurlar ve köylüler arasında "itişme vesilesi" oluyor ve olacaktır.

geçen ay bir başka şey daha oldu; kara kuvvetleri komutanı bir konuşma yaptı.

matbuatın yalak kesimi, yağ çekmek için, paşanın konuşmasının "hamasi" yanları üzerinde durdu ve hükümetin götünü yaladı...

oysa paşa, şunu da söylemişti; "dünyada yaşanan devrimlerin büyük bölümünün kaynağı ve dayanağı olan güçlü, entellektüel ve ulusalcı sosyoekonomik kadroların türkiye'de varlığından bugün de sözedilebilir mi? eğer sözedilebilirse, bu kadrolar, devrimlerin korunması, sürekliliği ve ilerletilmesinde kendisine düşen görevleri yerine getirmekte midir? yoksa bu görevler öncelikle yine askeri ve sivil kadrolardan mı ya da türk ulusunun bütününden mi beklenmelidir?"

açarsak, paşa şunu demek istiyordu; türkiye'de milli burjuva sınıfı olmadığı için, onların yapacağı devrimleri biz yapmak zorunda kaldık tarihte!

ve de şunu eklemek istiyordu; eskiden yoktunuz, artık oluştuysanız, aslında kendinizin yapmış olması gereken ve bize yıktığınız devrimlere bari şimdi sahip çıkın! çıkmazsanız, iş gene bize düşecek!

paşa haklı mıdır? haklıdır.

fakat geç kalınmıştır.

(buarada generallerin yarısını içeriye tıkıyorsun 15 Temmuz'da darbe yaptılar diye ama her nasılsa dışarıda kalanlar hala ayrı bir kafa yaşıyorlar)

burjuvaziye "benzer" bir zümre oluşmuştur ama bu artık "milli" olamaz. küreselleşmeye karşı çıkamaz, emperyalizme kafa tutamaz.

bu sınıfın temellerini cumhuriyetin ilk yıllarında atacaktınız paşam, geç kaldınız. aslında atar gibi oldunuz da, cılız ve yetersiz kaldı. bunun yerine "kültür devrimine" ağırlık verdiniz, ekonomik kalkınmayı ertelediniz ve "sonraki kuşaklara" bıraktınız, hem de sonra onlarla kavgaya tutuştunuz, dönem dönem de bellerini kırdınız. siz diyorum, siz değil tabii, babalarımız, eski bürokratlar.

bugün de bir "çakma dinci burjuvazi" oluşmaya çalışıyor, hatta oluştu bile sayılabilir ama gelin görün ki bunlarda pek bir köylü...

herhalde "aman milli tacir bulalım" diye artık son kullanma tarihi geçmiş eski kılıç artıklarını cumhurbaşkanı yapmayı düşünmüyorsunuzdur...

haa, bakın, ali koç'u, ömer sabancı'yı, mehmet emin karamehmet'i, ya da onlara benzer birini başbakan yapsanız, türkiye adım atar. tüsiad'ın yönettiği, türk-iş ve disk'in denetlediği bir türkiye, daha düzgün bir ülke olurdu...

o dalga boyuna gelene kadar da, köylülerle kavga etmeye devam! ama ülkeyi halk yönetecekse, yani demokrasi olacaksa, hep dinciler kazanacaklar. çünkü toplumda başat olan "varoş", yani lumpen kitlesi.

Türkiye'nin %60'ı varoş! sonra soruyorlar akp nasıl iktidara geliyor diye...

peki nasıl çıkacaksınız bu işin içinden paşam? gene esip gürleyerek mi? eskisi kadar kolay mı?

neyse ya, bunlar ciddi konular ama herkesin hakkını kendisine teslim ediyorum... o seçim heyecanınız... yoksa lan akp'den kurtuluyor muyuz diye kalp ritminizin yükselmesi... o içinize düşen garip mutluluk falan...

bu ülkede bir devrim olmadıkça size düşen tek şey böyle ufak zihin mastürbasyonları olacaktır daima, devam edin...

hadi size bir bomba daha patlatayım; muharrem seçilirse tüm akp'yi yargılatacakmuş... ahahah!