bugün

körlük

Jose Saramago’nun en bilindik, en sevilen ve hatta kendisine Nobel ödülü’nün yollarını açan kitabı Körlük, trafikte bir adamın bir anda kör olması ile başlar. Her şeyin beyaz görülmesi dışında gözlerde fiziksel hiçbir belirtiye sebep olmayan bu hastalığın diğer körlüklerden en büyük farkı ise bulaşıcı olmasıdır.

insanı hırs, şehvet, para mahveder. kural olmayınca, insanlar aşağıların en aşağısı da olabilir. kural demişken, örf adetler, devletin kanun koyması ve en önemlisi din çok çok önemlidir. yazarımız saramago, işte tam da burada kaosu ve insanın vahşi yönünü ele alıyor.

bu kuralların, neden varolması gerektiğini bir vaiz, bir hukukçu veya bir başkası bu kadar güzel anlatamazdı. tasavvuf, mesela bu nefs denilen doymak bilmeyen istek ve arzuları kontrol üzerine vardır. yazarımız bir arayış içinde ve bunu bu eserle bizlere sunmuş, saramago metafor üzerinden bir ahlaki yüzleşmede bulunuyor...

--spoiler--

kilise konusu, biraz havada kalmış bence. oradaki ikonalar zannımca zihinlerdeki sahte putlar... yani diyor ki saramago, siz sahteye tapanlar sizler nefsinizin kölesi olarak bunlara inanıyorsunuz ama size bu yolda ön ayak olanlar (kilise ve papazlar vs) sizden daha çok nefsinin kölesi olmuş durumda bir batağın içinde demek istiyor.

doktorun eşi neden kör değil? diye meraklandığınızı biliyorum, her karanlığa bir rehber gerekir. saramago, körlerin vicdanına bir vicdan koyuyor.

--spoiler--

Bir yerde okumuştum, bebeklik çağından itibaren kör-sağır ve dilsiz olan Helen Kellere, asıl körlerin kim olduğu sorulması üzerine cevabı şöyle olmuş; ‘‘Görme yetisiyle doğup etrafındakileri görememek’’ demiş. saramago işte, tam burada bunu konu alıyor...