deniz feneri derneği davası

entry173 galeri
    32.
  1. Anlaşılır gibi değil. Alman yargı organları Türklerin yürüttüğü büyük bir yolsuzluk olayını ortaya çıkarmış. Suçluları derdest etmiş, bize de haber vermiş, " Yolsuzluğa karışanların bir kısmı Türkiyede, mevki makam sahibi adamlar, onlarla da siz ilgilenin! "

    Başbakan buna pek kızmış. Her gün bağıra çağıra bu kararı duyuran basın kuruluşlarına saldırıp duruyor. Tam tersini yapması gerekmez miydi? Almanya'ya, " Büyük bir yolsuzluğu cezasız bırakmadınız, biz de bunların Türkiye uzantılarını temizleyelim, senelerce savunduğumuz manevi kalkınmaya doğru bir adım atmış oluruz " demesi gerekmez miydi?

    Tam tersine, Deniz Feneri yolsuzluğunun ortaya çıkmasından çok rahatsız olmuşa benziyor Erdoğan. Kendisini destekleyen Kanal 7 gibi televizyon kanallarının ve RTÜK gibi kamu kuruluşlarını temize çıkarma çabası mı? Belki.

    Erdoğan, Bazı kesinleşmemiş söylentilere, bir şeyi kanıtlamayan belgelere dayanılarak beni suçluyorlar diyor. Eğer öyleyse çok kötü tabii.

    Fakat, bu suçlamalarda bulunanlar en azından Almanya'daki bağımsız bir yargı organının verdiği karara dayanarak bunu söylüyorlar.

    Ya Başbakan'ın ve yandaşlarının aylardır sürdürdükleri Ergenekon kampanyasına ne diyeceğiz? Yargılanmadan bir yılı aşkın zamandır tutuklu olanlara, hiçbir ciddi kanıta dayanmayan iddialara ne diyeceğiz? Dava ile ilişiği olmayan telefon sohbetlerini nereye koyacağız? Dosyaya göre ben bile MiT Üst Kurulu'nda görevliymişim!

    Ergenekon'u manşet yapan AK damgalı gazetelerin Deniz Feneri'ni görmezlikten gelmesine ne denir...

    Bir suç varsa, suçlular cezalandırılmalıdır.

    ister Ben ulusalcıyım, diyenler olsun, isterse de AK Partiliyim
    Başbakan'ın üslubu ve yaklaşımı bu konuda hiç de umut vermiyor doğrusu.
    Başbakan, Aydın Doğan'ı tehdit ediyor:

    Bir hafta içinde açıkla, yoksa ben açıklarım! Nedir açıklamakla tehdit ettiği şey, belli değil.

    Neden bir hafta bekliyor? Açıklama kamunun yarına olacaksa hemen yapsın açıklamasını. Şimdiye kadar neden açıklama yapmadığını da açıklayarak! Yoksa böyle kritik durumlar için hazırlanmış dosyalar filan mı var elinde?

    Deniz Feneri olayına üzüldüm. Yardıma muhtaç kişilerin koruma altına alınması, onlara yardım edilmesi sadece devletten beklenen sosyal hizmetler olmamalıdır. Sivil toplum kuruluşları denen devlet dışı örgütlenmelerin de bu konularda büyük yardımı dokunabilir.

    Deniz Feneri'nin sönmesi, bu umutların da büyük ölçüde yok olması anlamına gelecektir. Yolumun üzerindeki dilenciler beni hep rahatsız etmiştir. Deniz Feneri olayından sonra bu tereddütler daha da artacaktır sanırım.

    Gerçekten yardıma muhtaç insanlar (ki onlar zaten çoğu zaman avuç açmazlar) bundan sonra daha da zor durumda kalacaklar demektir!

    Türk toplumu zaten insanların birbirine pek fazla güvenmediği bir toplumdur. Fazla bireyci bulduğumuz isveç'te insanların yüzde 90'ı birbirine güvenirken, bu oran Türkiye'de yüzde 10'a kadar düşüyor! Güven duygusu, son yıllarda yazan bazı toplumbilimcilere göre kalkınmayı sağlayan önemli unsurlardan birisidir. Güven, bireyler ve kurumlar arasındaki sürtüşmeleri azaltarak daha az enerji ve yatırımla, daha çok iş çıkarılmasını sağlamaktadır. Deniz Feneri skandalı herhalde güven duygusunun iyice dibe vurmasına neden olmuştur!

    Yani Deniz Feneri'nin günahı bir değil, iki değil...

    türker alkan, radikal (09.09.08)

    http://www.radikal.com.tr...D=897781&Yazar=TÜRKER ALKAN&Date=09.09.2008&CategoryID=98
    5 ...