şöyle bir dönüp bakalım komşularımıza ve kendi kendimize basit bir sorgulamaya gidelim: hangisi ile sıcak, dostane, kara gün dostu olarak nitelendirilebilecek bir ilişkimiz var? en basit örneği eurovision şarkı yarışması finali. türkiye neden; isveç gibi, finlandiya gibi, ispanya yada polonya gibi komşularından puan alamıyor? bu yunanistan, bulgaristan ve romanya neden bir norveç gibi davranmıyor?
amerika'nın maksatlı dolduruşları ile yıllardır ağzımızdan düşürmediğimiz; sözde, 'dış güçler ve dış mihraklar' bir türlü bitiremedikleri 'beşinci kol' faaliyetleri ile bizleri fobik bir toplum haline getirdi. toplum olarak; felaket tellalı olduk. yazdığımız senaryolarla; bu işten ekmek yiyen insanları imrendirir hale geldik. tüm komşularımıza, potansiyel işgal kuvveti gibi bakmaktan, dostluğu denemeye fırsatımız olmadı. kaybettiklerimiz açık ama karşılığında ne kazandık?
ermeni terör örgütü asala; yıllar boyu yabancı ülkelerde görev yapan diplomatlarımıza, ateşelerimize kurşun yağdırdı. bir çok değerli diplomatın ölümüne sebep oldu. ülke içerisinde asala'yı bitirenlerin; abdullah çatlı ve benzeri, devletçe görevlendirilmiş taşaron kişiler olduğu kanısı uyandırıldı. oysa ki, esas neden; örgütün orly havalimanı'nda gerçekleştirdiği kanlı eylem sonucu, fransa'nın örgüt kasasına akıttığı para musluklarını kesmesi ve örgüt elebaşlarını sınırdışı etmesiydi. çatlı ve diğer taşaronların yaptığı ise yalnızca, fransız hükümetinin ülke dışında adreslerini bildirdiği asala militanlarını yok etmekten ibaretti. ne oldu? abdullah çatlı; vatan kurtaran kahraman ilan edildi. kendini bilmez bir başbakan; onun ardından şu sözü bile sarf etmekte sakınca görmedi;
" bu vatan için ölen de öldüren de kahramandır."
burnu iyiden iyiye büyüyen çapulcu tayfası, olayı devleti tehdit etme ve tehdit yoluyla ihaleler alma noktasına getirdi. azerbaycan ve türkmenistan'daki darbe girişimlerinden söz dahi etmiyorum şimdi...
dik duruşlu dış politika, bu güne değin bize; kazançtan çok zarar getirmiştir. şöyle bir dönün ve cumhuriyet'ten bu güne dış politikamıza göz atın; büyük fiyaskolarla dolu olduğunu göreceksiniz;
- cezayir; dost ve kardeş bir ülkenin bağımsızlığı tanınmayarak, mustafa kemal ve kemalist düşünceye en ağır ihanet gerçekleştirilmiştir.
- ab; tüsiad'ın biz avrupa ile rekabet edemeyiz şeklinde verdiği gazla, ecevit'in kaçırdığı tarihi fırsatın; halen peşinden koşulmaktadır.
- abd; türk parlamentosu'ndan izin çıkmamasının cezası, türk askeri'nin başına kese kağıdı geçirilerek en ağır ve aşağılayıcı bir biçimde verilmiştir. onur, şeref, haysiyet naraları atan ülkücü tayfa'yı, en de lazım oldukları o dönemlerde, görmek nasip olamamıştır maalesef...
sonuç şudur;
yıllardır kurulması geciktirilen komşuluk ilişkileri; nihayet kurulmaya başlanmıştır.
daha bir kaç yıl önce savaş aşamasına geldiğimiz suriye ile olumlu gelişmeler vardır. bulgaristan, romanya ve yunanistan ile turizm, nitelikli iş gücü transferi ve serbest geçişler konusunda, gerçekten de önemli gelişeler sağlanmıştır. gürcistan ile dostça başlayan ilişkiler, son gelişmelerle adeta kader ortaklığına dönüşmüştür.
fobik toplum imajı bize yakışmamaktadır. senaryo değil fikir üreten bir toplum haline gelmek türkiye'nin güçlü ve bölgenin abisi ülke imajını kuvvetlendirecektir. ermenistan'a uzatılan el de, bu yönde önemli bir fırsattır.