bugün

babam

yagmuru, kari, tozu emmis lacivert uzunca bir palto. kokusu sinmis icine, disina heryerine. plastik büyükce dügmeleri korumus onu mart sogugundan. yirtmaclari acilmis hayata yürüyen yorgun adimlariyla. yün, sicak, uzunca bir palto onu her daim koruyan. o ve ona ait hersey göz kapaklarimin ardinda. yagsam mi yagmasam mi diyip toz halinde gökten inen nisan in birinci gününün ilk nisan yagmuru. islanmis taslar ve köy sokaklari. anlam veremedigim ifadesiz yüzlerde üzgün bakislar. saka gibi, rüya gibi. koca koca adamlarin ilk okul siralarindaki yüzleri geliyor aklima. hepsi birden avaz avaz "1 nisan, 1 nisan" diye bagirsinlar istiyorum. orda bir sey duruyor, bir sey. evet iste tam orda. caminin önünde, musalla tasinin hemen üstünde. sessiz, yalniz bir sey, anlam veremedigim, o na anlam yükleyemedigim, o na hic bir zaman yetisemedigim benim olan bir sey. babam yatiyor musalla tasinin üstünde tahta bir tabutta. üstünde de paltosu var, altin sirma yazili yesil örtünün hemen üstünde. yagmurun, tabutun ve ölümünün kokusu sinmis lacivert uzun paltosu. kulaklarimda inceden bir sarki var, cok inceden, derinden gelen. senin dilinden mi döküldü yoksa babam? " beni köyümün yagmurlarinda yiksanlar." senin mi sesindi beynimde yankilanan?