bugün

ağırsağlam

tipik standart besyo mezunu. beden eğitimi ve spor öğretmeliği mezunu birisi olarak bu size bu tiplerin nasıl ortaya çıktığını anlatayım. besyo okumak isteyen ve kazanan belli başlı tipler vardır. çocukluğundan beri belli bir spor branşı ile uğraşan ve bunun okulunu okumak isteyenler vardır ki kendimden örnek vereceğim. 12 yaşında voleybola başladım iki yılım da profesyonel liglerde geçti ve besyo okumak her zaman istediğim bir şeydi zaten.

besyo okuyan diğer tipler ise milliler ya da türkiye şampiyonluğu olan sporculardır. onlara zaten üniversitelerde kontenjan açılır ve yerleştirmeleri yapılır. bu sporcular genellikle okul ile beraber antrenmanı birlikte götüremediklerinden (çünkü ağır idman yapıyorlar) onları okulda pek göremeyiz. örneğin halterci sibel şimşek ya da fenerbahçeli kemal aslan bizimle aynı dönem okudu ama sibel ile ancak son sene tanışabildik falan.

bir de hayatında spor yapmamış ama hasbelkader besyoya kapak atmış tipler vardır. bu tipler momentumun ne olduğunu bile bilmeyen çift basmak ile tek basmak arasındaki farkı bilale anlatır gibi anlatmanız gereken adamlardır çünkü oraya gelene kadar spor yapmamışlardır, bir temelleri yoktur. bu tiplerin gidebilecekleri çok fazla yol da yoktur. ya okula girer girmez vücut geliştirmeye başlarlar ya da korfbol ve bocce gibi yeni peydah olan çok yüksek teknik ve beceri istemeyen spor dallarına yönelmeye başlarlar.

ben size söyleyeyim; ağırsağlam kanalında çıkıp konuşan cocuk standart besyo işsizi bir tiptir. size türkiye'de neden sporcu yetişmediğini de söyleyeyim. besyoların yarısından fazlası sporun ne olduğunu besyoda öğrenen adamlarla dolu. bu arkadaş da gayet belli ki besyoya girdiğinde spor yapmaya başlamış (en azından vücudunun üst kısmını çalıştırmış), anatomi ve egzersiz fizyolojisi hocalarının yakasına yapışıp onlardan ekstra bir şeyler kapmaya çalışmış bir arkadaş.

çocuk eleştri dahi kabul edemiyor. neden biliyor musunuz? türkiye'de spor yapan adam, besyo okuyan adam ya da kadın, kitap okumuyor. benim üniversitede yaşadığım en büyük sorun buydu mesela. kitap okuyan insan yok o okullarda. özellikle kızlar kitap okumuyor. kitaptan kastım spor tarihi, eğitim bilimleri falan da değil yani. herhangi bir roman okuyan adam yok. besyolarda cehalet çok üst düzeylerde. cümle kuramayan adamlar, hocaya soru soramayanlar, sorulan soruya cevap veremeyenler.

ben okula girdiğim zaman hem yüzme sınavı hem de parkur ile öğrenci alınıyordu ve öss puanı çok çok değerliydi. o zaman ilk derslerde öğretmenler herkese tek tek sorardı branşın ne diye. sınıfın %60'ı branşsızdı. adı sorulduğunda 3 dk cevap veremeyen çocuk gördüm. adını bilmediğinden falan değil elbette, o kadar insanın içerisinde dahi oturduğu sıradan konuşmaya utandı çocuk, özgüven o kadar dahi yok. şimdi öğretmen oldu, ben size sorayım o adam sizin çocuğunuz nasıl yetiştirecek. ben evde damacana kaldırıyorum hocam diyen birini dinledi bu kulaklar. istanbul'un göbeğinde öğretmenlik yapıyor o da şimdi.

neyse bu arkadaşa geri dönecek olursak; ben oturup her anlattığını uzun uzun dinlemedim ama konuştuklarında illa ki doğru ve yararlı şeyler bulabileceğinizi düşünüyorum. sonuçta o okullarda idealist öğretmenler tarafından bilim öğretiliyor. ben çok bilmişlik yapmasının sağa sola insanlara laf atmasının doğru olmadığını düşünüyorum çünkü nihayetinde egzersiz ve spor bir bilim dalıdır ve her bilim dalında olduğu gibi bugün doğru bildiğinizi sandığınız şey yarın yanlış çıkabilir bu bilimin doğasında vardır. bu iş kollektif yürür ve çalışma arkadaşlarınıza bok attığınız noktada her zaman eski bilgiye ibadet edersiniz bu da sizi olduğunuz yerden daha kötü bir noktaya taşır.

benim kendisine tavsiyem; öncelikle kitap okusun, beyniyle de biraz ağırlık kaldırsın, sakin olmayı ve dinlemeyi öğrensin. biraz da bacak çalışsın. bu çocuğun vücut geliştirmeyi profesyonel olarak yapmadığı zaten bacaklarından belli.

not: şimdi tekrar baktım da zaten genel olarak vücudu hiç de hacimli değilmiş.

not2: bacakta hafif quadriceps gördüm.
güncel Önemli Başlıklar