Bir akrabam var gün görmüş. Yıllarca bir sağlık kurumunda çalışmış, emekli olmuş. Küçük, eski bir evi var sadece mal varlığı olarak. Ama onun asıl özelliği hâlden anlaması. Küçükle küçük, büyükle büyük. Hep soruyorum neden gençlerle bu kadar samimisiniz diye. Gençler kolay yetişmiyor demişti. Bir genç fidandır, kırılırsa ağır yara alır demişti. Peki ne mi yapıyor bu akrabam üniversite gençlerinin olduğu yerde onlarla birlikte oturuyor, oyuncu eksiği varsa tamamlıyor, hesabı ödüyor, başkaları gençlere müdahale ederse gençlerden oluyor.
işte dilek de bir fidandı. Kırıldı. Hepimiz bir fidanız. Dilek gibi teker teker kırılıyoruz. Bu dün dilek'ti, Aybüke'ydi, Necmettin oldu, Ömer oldu, Ali oldu. Başka bir gün başka fidanların kırılmaması dileğiyle.