son yıllarda çıkan komedi filmlerinden daha güzel olan gülse birsel imzalı bir komedi filmi.
filme nihayet bugün gidebildim. açıkçası filme gitmeden önce beklentilerimi ortalama bir seviyede tuttum. çünkü, duyduğum ve okuduğum yerlerde filmi beğenen kitle de beğenmeyen kitle de bir hayli fazlaydı.
avrupa yakası, gag ve bir erkek bir kadın ile büyümüş biriyim. hala televizyondaki saçma sapan dizileri izleyeceğime açarım bu yapımların herhangi bir bölümünü izlerim. gülse birsel'in sinema filmi yapacağını duyduğumda çok heyecanlanmış, üstüne engin günaydın ve demet evgar'ın da başrol olacağını öğrendiğimde mutluluktan havaya uçmuştum.
öncelikle şunu belirtmem gerekir. ben profesyonel bir eleştirmen ya da sayfalarca senaryo yazmış bir kişi değilim ama o yolda ilerleyen ve nacizane bir şeyler karalayan bir öğrenciyim. benim en büyük idolüm her zaman gülse birsel olmuştur o yüzden asla bir yapımı veya kişiyi eleştirmiyorum. haddime de değil!
film başladığında inanılmaz heyecanlandım çünkü gülse birsel'in senaryosunu yazdığı ilk sinema filmiydi. yalan dünya'nın yayın hayatı boyunca '' dizi saatlerinden ve sansürden '' dert yanan bir kişidir gülse birsel. kendi kendime '' tamam '' dedim, '' özgür ve istediği uzunlukta bir yapım sunacak bize. ''
film boyunca yüzümden gülümseme eksik olmadı. kah hüzünlendim, kah güldüm ama hiç kahkaha atmadım. belki gülse birsel'in amacı izleyenlere kahkaha attırmak değildi ama hiç olmazsa bir ya da iki sahnesinde kahkaha atabileceğimi düşündüm. çünkü karşımda öyle harika bir ekip vardı ki, içinde boş olan hiçbir oyuncu yoktu.
demet evgar'a söylenecek bir söz bulamıyorum. zira kendisine aşığım efenim! o duru oyunculuğu, gerekli zamanlarda gerekli etkiyi izleyenler üstünde yaratan çok değerli bir oyuncu bana göre. dramı da komediyi de mükemmel bir şekilde izleyiciye geçirebiliyor. filmin, tartışmasız yıldızı kesinlikle solmaz karakteriydi zaten.
engin günaydın bana göre çok sönük kalmıştı bu filmde. sanki tekrardan '' burhan altıntop '' olmaktan korkuyor gibiydi. oynadığı fikret karakterinde hep bir gelgit vardı. kendisini bir türlü role verememiş gibiydi. yine söylüyorum engin günaydın hakkında söz söylemek haddim değil sadece seyirci gözüyle birkaç yorum yapıyorum ben.
filmin, demet evgar'dan sonra asıl yıldızı ayta sözeri'dir efenim. sesiyle, hareketleriyle, tavırlarıyla rolü öylesine benimsemişti ki o rakı sofrasında oturup saatlerce onu dinlemek istedim ben. hem istanbul hanımefendisini hem de pavyon şarkıcısını o kadar iyi oynaması beni çok etkiledi. umarım çok başarılı yerlere gelir zira daha fazla görmek istiyorum ben bu zat-ı muhteremi!
gülse birsel... yıl olmuş 2017, hala perukla oynanmaz ki ama ya! plastik makyajların, takma saçların mahalle berberlerinde bile yapıldığı dönemde perukla oynamak izleyiciye saygısızlıktır. oyunculuğuna gelirsek... iki - üç sahnede oynamış ve kaknem mihriban'dan nefret ettirmeyi başarmıştır. bir röportajında '' aile filmleri yazmayı seviyorum '' demiş. gerçekten de aileye özellikle aile kurmaya dair çok güzel mesajlar vermiş gülse birsel. tebrik ediyorum.
erdal özyağcılar ve devrim yakut mükemmel bir ikili olmuş. ikisi de rolünün hakkını başarıyla vermiş.
filmde en sevmediğim sahne ise mihriban'ın üstüne o kocaman avizenin düşmesiydi. aklıma son durak serisi gelmedi desem yalan olur. mihriban karakteri illa hastaneye kaldırılacaksa keşke ayağı takılıp düşseydi ya da böyle basit bir şey olsaydı. o sahnenin bir komedi filmine yakıştığını düşünmüyorum. ayrıca finalde mihriban ne oldu, onu da bilmiyorum. gülse birsel filmde kendini es geçmiş anlaşılan!
filme çok uzun diyenler olmuş ama ben sıkılmadım. bence komedi filmi için ideal bir zamanı vardı.
diyeceğim odur ki; eğlencelik, tadımlık ve sıcak bir film olmuş aile arasında. küfürler kararındaydı, her sahneye yerleştirilmiş 50.000 tane boş beleş küfür yoktu. 2 saatliğine işten, dersten ve sıkıntılardan uzaklaşmak için ideal bir film. çok büyük beklentilerle girilirse hayal kırıklığına yol açabilir.