üç ay önce yaratık işte, böyle kısa insan falan diye sığ, tabansız, yersiz bi tanımlama yapardım.
çocuk görünce tüylerim ürperiyordu, bu kiminse alsın burdan geçiyordu aklımdan.
üç aydır gecem gündüzüm çocuklarla. benden anne olmaz lan? hehe. büyüdükçe köreldiğimiz bir gerçek. körelmesinler istiyorum. annesi uzakta, saçlarını daha çok seviyorum bi gün. babası asla gelmeyecek, gittiği soğuk ve karanlık mezarı hayal edemediğine eminim. ikide bir yanımda bitiyor. kendinin dediği gibi, kedisinin onun bacaklarına dolandığı gibi dolanıyor bana. sıkı sıkı sarılıyorum. eve gidince sarılamayacağı kolları daha az özlesin istiyorum. biri çok atlıyor zıplıyor. merdivende takılıyor ayakları poşet gibi yakalıyorum tişörtünün yakasından, düşme! küsüyor. konuşmuyor. resim çiziyorum mutsuz bi tiçır çiziyorum. o bi kalp çiziyor. ben gülücük çiziyorum. barışıyor küskünlükleriyle. altına kaçırıyor, arkadaşlarım gülecek bana diye ağlıgor. tiçırda altına kaçırırdı diye avutuyorum. gülüyor. şaşırıyor. ahahahah. tenefüslerde cam kapının önüne her yığıldıklarında, kalbim hopluyor. allaam nolur hepsi sağ olsun diye açıyorum kapıyı.
ilk senemden nasi bi bok yiyip düştüm bu veletlerin arasına bilmiyorum. hafta sonu özlüyorum. gülüşlerini, salak şakalarını, her şeylerini.. bedenim değil ruhum yoruluyor işte. sevmekten, aman birine bişey olacak diye tüm gün kalbim yoruluyor.